22 Haziran 2014 Pazar

Acıyı sevmek olur mu?

             Bebekleri bile ağlata ağlata seven bir toplum için acıtan sevgiler çok da tuhaf olmasa gerek. Bizim sevgilerimiz böyle galiba. Acıta acıta sevmeye samimiyet atfetmişiz. Bir düşünün elalemin çocuğunu ağlatarak sevebilir misiniz? Ancak en yakınlarımıza layık görürüz o muameleyi. Bir tek onları öyle sevebiliriz. O stili bu düzleme taşıdığımızda da çok bir fark olmuyor işte. Kocaman insanlar olsak da hala en yakınlarımızın canını acıta acıta severiz. Hala samimiyetten, hala sevgiden-miş, öyle derler hep. Bir alışkanlığın ceremesini çoğumuz çekmişizdir. Bize yabancı duygular değil ki bunlar. Deli gibi sevmenin en çarpıcı örneklerini hayatın içinden bulabilirsiniz.
              Sevme amaçlı sevgiye eyvallah, yok kimsenin bir itirazı. Peki niyeti bozmuş sevgilere, art niyetli düşüncelere de aynı saflıkla mı yaklaşmalıyız? "Sevdiğinden böyle davranıyor sana" cümlelerinin ardına mı saklanacağız hep? Hiç toz konduramadıklarımızdan gördüğümüz tavra rağmen görmezden gelmeye, zorunlu ilişkilere devam mı edeceğiz? Kötülüğünden yapmıyor diye diye nereye kadar idare edebileceğiz? Sahi bir de bu " "idare etme" durumu var. Görmezden gelmeye, üzerinde düşünmemeye o kadar şartlamışız ki kendimizi her şeyi idare eder olmuşuz. Başkasının yapmasına hayatta müsade etmediğimiz tavırlara en sevdiklerimiz yüzünden maruz kalmışız. Başkası yapsa kükreyen aslanlar olarak gövde gösterisi yaparken, diğer türlü "sevdiğinden yaaa" deyip bir köşeye pısmışız. Sarfedilen sözleri teker teker yutmuşuz. O kadar çok idare etmişiz ki herkesi hadsizliğin adı samimiyet olmuş. Oysa sevgi bu değil. Arkadaşınızı, dostunuzu, ailenizi, çevrenizi her neyse hepsini çok sevebilirsiniz. Aynı sevgiyi hissetmeniz muazzam bir şeydir, büyük keyiftir. Ancak hissetmediğiniz sevgilere sevgi demekse içine düşülmüş en büyük yanılgıdır. Sevme üzerine kurulu bir dünyada en çok zulmu en sevilenin yapması da koca bir ironidir aslında. Yalnız farketmiyoruz işte bunları. Sevginin kudretini bilmiyoruz. Gerçek sevgileri belki de görmezden geliyoruz, yeri geldiğinde küçük görüyoruz. Yüzümüzü döndüğümüz taraftan en yüce şeyleri beklerken arkamızda yitip gidenleri hiç umursamıyoruz. Anlayamadığım şey madem umursamıyoruz peki niye bu cici görünme çabası? Sevilmemekten korkan insanlar için bir kalkan görevi görse de bu yanına bakınca, inanan onca gerçek ve saf yüreklerin yaklaşan faciası gibi geliyor bana. Tek yudumluk heveslere ne çok insan harcıyoruz, egolarda neleri eritiyoruz bir bilseniz.. 
         İşin sonu hep can yakmaya geliyor, işte asıl felaket bu. Bugün onun yarın bir başkasının ama en son yanan can senin. Hayal kurduğun dünyandaki insanlara o dünyayı yerle bir etme yetkisini sadece biz veriyormuşuz gibi geliyor. Milli özelliğimizmiş gibi, sanki inşa ettiğimiz her şeyi bir tek onların yıkmasına izin varmış gibi. Niye diye sorgulamya başladığımızda da verilen cevap belli " SEVDİĞİNDEN(!)"
        Siz siz olun sizi seven insanların canını yakmayın. Yapmayın öyle şeyler, küçük hevesler için büyük dünyalarınızı yıkmayın. Aşk, nefret gibi duygulara da sevgi gibi saf bir şeyi harcamayın. Arkadaşlıklar, dostluklar keyiflidir. İnsanın sevilen bir çevreye sahip olması çok özeldir.İnsanlarınıza sahip çıkın derim ben, Hayatınıza değen bütün insanlarınıza sahip çıkın..


            Ha bu arada hayal kırıklıklarına alışıyorsun ya, işte ondan sonra canını hiçbir şey yakmıyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder