22 Nisan 2020 Çarşamba

Şair NEF'İ


Kendi sonunu hazırlayan bir şairden bahsedeyim size
Şair Nef’i
Çocukken zarrî(zararlı) dermiş dedesi, olacak oğlan hikayesi😉
Cevval bir padişahın cevval şairlerinden biri.
Öyle padişaha da böyle şair yaraşır, kumaşlar kaliteli.
Nef’i güçlü kalemi, muhteşem gazel ve kasideleriyle zamanla payitahtın aranan ismi olmuş.
Şehirden biraz uzaklaşsın, döndüğünde hemen huzura çağrılır, sohbet meclisi kurulurmuş.
Nef’i padişah tarafından sevilir, sevilirmiş de işte tabiatı hırçın olunca dönem dönem sıkıntı yaşatırmış insanlara.
Saray çevresinin şairden pek hazettiği söylenemez. Zira bırakın yaşarken, öldükten sonra bile peşini bırakmazmış eleştireceği adamı.
Ola ki bir hayırsız işini görsün tamaam,
diline dolar, ismini yerden yere çalarmış.
Öyle bir ruhun kaleminden dökülen sözler halk tarafından hemen benimsenir, 
anam acaba Nef’i bugün kimi taşlayacak diye merakla beklerlermiş.
Hal böyle olunca Tahir Efendi, Bayram Paşa başta olmak üzere çoğu sadrazam ve vezirler kısık gözlerle bakarlarmış şaire.
(Ki hazin sonu da Bayram Paşa'nın elinden olmuş)
Aman efendim nolacak, şair bu, bırakın eleştirsin diye düşünebilirsiniz ama
Herhangi birinin aleyhinizde bir şey söylemesi neyse de Nef’i söyleyince toparlanmanız zor oluyor. 
İşte böyle kantarın topuzunu kaçırdığı bir eser yazmış Nef’i. (Haksız da denmez de işte)
Eserin adı Siham- Kaza
Muhteşem bir eleştiri. 
Gözüne değen kim varsa, kim zulmediyor, kim menfaatini devletin önüne koyuyorsa hepsini yazmış.
Tabii yazan Nef’i olunca, mısralar saba rüzgarına takılmış, bütün şehre yayılmış.
Fısıltılar büyümüş padişaha ulaşmış.
Ve Nef’in hiciv yazması yasaklanmış.
Deseler ki nefes alma, şaire daha kolay. 

Tabii zaman geçmiş, Nef’i yine duramamış.
Padişah huzurunda da dediği tek bir şey var
“Öleceğimi bilsem doğru bildiğimi söylerim”
İşte acı son da böyle gelmiş.
O yüzden derler ki
“Gökten nazire indi Siham-ı Kaza’sına
Nef’i diliyle uğradı Hakk’ın belasına”
~~~
İşi ehline verin sözüne çok değer veririm.
Yaşadığımız çoğu sıkıntının da sebebinin bu olduğunu düşündüğümden Şair Nef’i’yi pek severim.
Ne yaptığını bilmeyenlere inat, 
Söylediklerinin değerini bilendir Nef’i
Olmasaydı sonu böyle demek isterdik amma
“Şair sözü bu, elden ne gelir”

13 Nisan 2020 Pazartesi

Hayalleri Boyayan Adam: Van Gogh





Sanat tarihinin önemli isimlerinden biri “Van Gogh”
Hayalleri boyayan adam olarak literatüre geçmiş.
Dalgalı bir yaşam.
Duyguların yansıdığı rengarenk tablolar.
Zaten onun da dediği gibi “her şeyi renkler yapmalı”
Bütün kontrolü onlara bırakmış.
Eserlerine baktığımızda da iki yer “ben buradayım” diyor.
Biri Akdeniz’in ışıklarıyla yıkanan yer diye tarif ettiği Güney Fransa
Diğeri de hayatının son dönemlerini geçirdiği akıl hastanesi.
Hayatı girift duygularla örülmüş.
Tıpkı “Yıldızlı geceler”deki girdaplar gibi.
Sizi içine çekiyor bu tablo, dönen bulutlar eşliğinde yıldız kümeleri...
Biraz ilerleyince dünyanın merak ettiği bekar odasını görüyorsunuz. Elinizden tutup Sarı Ev’in içine sürüklüyor sizi.
Ve o meşhur tablo “Yatak Odası” karşınızda.
Bir de Gece Kafe var bilmenizi istediğim videoda yok ama
Sarı Ev’in yakınlarında.
Kasvetli bir havası var. Kendi de kardeşine yazdığı mektupta söylüyor zaten:
“Bir kimse hayatını orada çar çur edebilir, delirebilir, suç işleyebilir...”
Öylesine bakmamayı öğretiyor size.
Gördüğünüz o bütün “somut” nesnelerin içinde gizlenmiş bir sır var
Aslında ruhsal bir manzaradır izlediğiniz.
Kısacası;
Dışarıya, içerinin izini yansıtan bir ressam.
Dünyaya renklerden bir imza atıp gitmiş.
Şimdilerde görüyorum puzzle yapıyorsunuz.
Çıkacak görsel de işte bu tablolar arasından.
Bir şeyi yaparken hikayesini bilmek güzeldir diye düşünüyorum.
Bu yazımız da işte o “meraklılara” 🎨
Hayatınızın renklerini unutmadığınız bir hafta olsun🎈🎈

1 Nisan 2020 Çarşamba

Fotoroman




Fark ettiniz mi bilmiyorum. Eskilerin yaptığı gibi albümlerimizi karıştırır olduk. Onların ki gibi jelatinden korumasıyla yer yer yıpranmış, yer yer kabarmış sayfalar karıştırmıyoruz belki ama verdiği his neredeyse aynı.
Arşivden çıkardık onları. Tek tek inceledik, elimiz ekranda gezdi bazen, uzaktan sevdik, hasret giderdik.
Yer yer yaşlandı gözümüz, ruhumuzun kırıldığı yerde durduk, demlendik.
Hayatın koşturmasında aklımıza bile gelmezdi oysa. Yaşanılanlar dün gibiydi. 
“Dur guzum yavaş, koşarken etrafını göremezsin” demişti bir gün mahallede bir teyze.
Şimdilerde anlıyorum ne demek istediğini.
Koşarken hızlı geçiyordu zaman, şimdi sorsan bir ömürlük mart geçirdik.
~~~~
Zaman, gel bir anlaşma yapalım seninle.
Ben seni saklarım
Hem sana şarkı da söylerim, 
Bir “kırık hava”
Tamam, söz;
ben acele etmem ama sen de koşma