22 Ekim 2017 Pazar

Ben Tek Siz Hepiniz

Müzik eşlik etsin istiyorsan
         
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

          Bana sorsalardı büyürken bu kadar bonkör davranmazdım. Mesela saniyelerin akıp gitmesi deyimini kaldırırdım lügatten. Zaman gelip geçiyor dur demek kolay değil şarkısını dinlemezdim hiç. Acele etmezdim "cici bebe"yle aşk yaşarken. Bez bebeklerim duruyor olurdu hala. Tek derdim gelecek misafir çocuğu ördeğimi görmesinde n'aparsa yapsın olurdu. Ben hala Temel Reis'in tarafında, sırf hatrına ıspanak yerken bulabilirdim kendimi. Çoraptan topla yapılan maçta kaleci olurdum büyük bir zevkle. Bonibonumun arkası düşüp hepsi yere saçılınca ağlardım bir tek. ( Allah başka dert vermesin ama büyük mevzu çıkardı) Kedilerle karşılıklı anlaşamayan ben "ekmek yutamaz fare tutamaz, ne de yaramaz benekli  kedim "diye birinci tekilli şarkılar söylerdim. (Şimdi sokağın başında görsem mahalleyi turlayıp eve girerim) Anlayacağınız ne yaşanacaksa aheste aheste yaşardım her şeyi. Çizgi film izlerken bozuk para yutmuştum bir kere. Heyecandan. “Şimdi” o kadar heyecanlanmaya değer mi? Iı ııh. İşte bu masum heyecanları yaşamadığın her anı ağır çekime almak istiyorum. Biliyorum şimdi, zamana meydan okunmaz diyeceksiniz tamam, kimsenin de bana bir şey sorduğu yok zaten sakin, hayali konuşuyoruz şurada!
       Geçmişi özlemek değil bu anlattığım yanlış anlaşılmasın “şimdi”yi sevmedim ben. Şimdinin mesafelerini sevmedim. En yakınımı bile koyasım var o mesafelerin içine. Çocukken böyle dertlerimiz yoktu ki. Yumuyorduk gözlerimizi açtığımızda yine birlikteydik. Zamane çocukları bilmez insanlarla birlikte, sokakla iç içeydik. Vallahi benim şimdinin sokağını yüreğim kaldırmaz oldu. “Şimdi” çok kalabalık. Biz çok yalnız. Kalabalıkların cumhuriyetinde yaşıyorlar, gürültüyü müzik diye dinliyorlar. “Arana mesafe koy” kalkanı uydurmuşlar ama yapış yapış ilişki yaşıyorlar. Gözleri hep yüksekte hiç mutlu olmuyorlar. -mış gibi hayat yaşıyorlar, yaşıyorMUŞ gibi yapıyorlar. Kendi hayatlarına figüran onlarca tip ele geçirmiş sokakları, baş olmaya çalışıyorlar. Paylaşmayı sevmiyorlar, hepsi benim olsun istiyorlar. Sevdiğini söylemiyor, kibirden, gururdan nefes alamıyorlar. Mesafeler oluşturuyorlar, dikenli çalı gibi, bunu normalleştiriyorlar. (Keşke mesafe dediğimiz tek şey şehir giriş tabelalarına ait bir gösterge olsaydı.) Vefasızlar, riyakârlar. İşlerine geldiği gibi davranıyorlar. Tembelliği meziyet, alın terini enayilik diye adlandırıyorlar. Yediğin domatese bile hile katıyorlar ya var mı ötesi! Kokumuzu yok ediyorlar. Şarkılarımızı unutturuyorlar. Biz bu topraklarda birlikte çalıp söyleyen koca bir orkestrayız aslında ama sesimizi kısıyorlar.
          Anlayacağın o ki gözüm, ben sevmedim bu zamanları. Benim bu hassas fikrim çok çekti zamane insanının elinden. Geçmişe özlem edebiyatı da değil bu yazdığım. Geleceğe karamsar bakıyorum da zannetmeyin. Ona güvenim tam. Hayalim var orada. İnandıklarım, güvendiklerim var. E ne yazdın o kadar “sevmedim şimdiyi” diye söylendiğinizi duyar gibiyim. Basit aslında birazcık yoruldum. Saatlerce yakan top oynamışım da saydırmalara kalmışım gibi düşün. Sabahtan akşama sokakta koşturmuş gibi.


Ama merak etmeyin akşam ezanı okunur şimdi, ev ahalisi çağırır artık gel diye. Yumarım gözümü, sabah yine oyuna devam.

Dizleri yara bere içinde kaldığı halde oyuna devam eden çocuk, yarın için pes eder mi zannettiniz?
Haydi!
Ben tek siz hepiniz!