25 Şubat 2015 Çarşamba

Bu Topraklar Zalime Cehennem Olsun, Mazluma Cennet!

          Azerbaycan... Köklü bir ailenin nazlı çocuğu. Türk dünyasının nadide ülkesi.
         Hocalı... Nadide ülkenin cefa tüten ocağı.Kanla büyütülmüş, gözyaşıyla bezenmiş bir şehir ve o şehirde yapılan bir katliam. 25 yıl önce bugün, dünyada medeniyet naraları atılırken Batı Asya'nın bu küçük yerinde insanlığa dair bir şeyler yok oldu.


           Hocalı, dünyanın katliam diye olur olmadık şeylerde avazı çıktığı kadar bağırılan bir dönemde, kendisini görmezden gelen çığırtkanların sustuğu yer. Savunmasız bırakılan şehri, insanlıktan çıkmış, vahşet şerbetiyle gözünü kan bürümüş haramilerin gasp ettiği bir mazlum. Doğmamış bebeğe kastedilen, kadınlara kızlara acımadan el konulan bir garip. Ölüm herhangi bir şeymiş gibi gösterilirken, en vahşi sahnelere şahit olunan şehir. Vicdan kelimesinin yetersiz kaldığı, yapanları tanımlayacak tek bir kelimenin dahi bulunamadığı yer. Kan, gözyaşı, acı gibi kelimelerin içinin boş kaldığı koca bir feryat. Öyle bir şehir ki Hocalı, deşilmiş, yüzülmüş insan cesetleriyle ortada, günlerce FARK EDİLMEYİ bekleyen ruh. Etnik temizlik diye insanlık dışı bir kelimenin ortaya atıldığı, oradaki çığlıkların sessiz kaldığı, kimsenin görmek, bilmek istemediği bir Türk toprağı. 
     26 Şubat...
     Yıldızlar altında hüzünlü gecenin ahı
     Hocalı kan fırtınasının savruk karargahı...
     Hocalı annelerin, babaların öksüz kaldığı şehir...
----
     Kanlı vahşetin yapıldığı, insanlığın sorgulandığı, daha dün diyebileceğimiz yakınlıkta gerçekleşmiş bu vahim olay karşısında verilen tepkilere baktıkça, bu aziz milletin ne kadar yalnız olduğunu düşünmemek elde değil. Orada burada asılsız iddialarla, ayaklarını yere vurarak tepinen Ermenilerin böyle bir vahşetin altında imzasının olması ne büyük ironi. Aynı devlet için dünyanın çeşitli yerlerinde protesto yapan, destek çıkan insanların bu olayda üç maymunu oynaması da ayrı bir riyakarlık. Yaşanılanları gören, anlatan insanları dinlemeye yüreğimiz yetmezken, onların bunu alelade bir şeymiş gibi göstermesi de bir aşağılık hali belki de. Siyasetin bulaşıklığı içinde değil de vicdanın gözüyle bakılmalı bu olaylara. “İnsanlık nerdesin” çığlığını bir başka mazlum topraktan duymaya yüreğimiz dayanmayacak.
        İşte bu yüzden katliam kelimesinin soğukluğu yüzümüze çarparken bu kadar yakınımızda olanları görmezden gelmenin asıl suç olduğunu öğretmeliyiz. Belki öyle, orada, feryadını duymadığımız canlarla helalleşiriz.
         Biliriz boynu bükük bırakılan o insanların vebalini hiçbir şey ödeyemez. Bir tarafa ağıt yakarken diğer bir yanı görmezden gelmek, bir yanı bağrına basarken diğer yanı ötelemek olmaz. Ama siz bırakın vicdanı coğrafyalara, dinlere ayırmayı. Ölümü bilmek için tatmak gerekmez.
Vatan uğruna can verenlere...
Rahmetle...

NOT: Çocukluğumuzda kulağımıza çalınan bir türkü. Acıyı solumuş bir neslin hayali
o neslin çocuklarına gerçek olur belki,
Kimbilir...
            
                      BU TOPRAKLAR ZALİME CEHENNEM OLSUN, MAZLUMA CENNET!




14 Şubat 2015 Cumartesi

Kız hepsi senin mi(!)



            Korkular şehrine döndü her bir yürek.  Artık sadece sokakta yalnız kalmaktan değil, dolmuşta, otobüste, hayatın aktığı her yerde yalnız kalmaktan korkar olacaksınız. Herkese şüpheyle bakacaksınız. Cebinizde çantanızda birer kesici delici alet barındıracaksınız. Çünkü zarar görmemek için zarar vermek zorunda kalacaksınız. Kısasa kısastan daha uygun bir çözüm yolu gelmeyecek aklınıza. Vicdan, merhamet, insanlık dediğiniz her şeyin akşam haberlerinde birbir eridiğini göreceksiniz. İçiniz acıyacak, ciğeriniz yanacak evet. Hırslanacaksınız bazen. Yumruğunuzu sıka sıka izleyeceksiniz bu haberleri. Yanıbaşınızda oturan kızınız, kardeşiniz gelecek aklınıza. Empati kurdukça her bir nefes daha da büyüyüp boğazınızda düğümlenecek. Bela okuyacak kimileriniz, kimileriniz ölünün arkasından rahmet. Arkada gözü yaşlı aileyi görmeye dayanamayacaksınız. Yarın bir gün tabutu önünde toplanmış onlarca kalabalığın haberi yapılacak. Akşam haberlerinde sesi titreyen bir muhabir, atılmış yüzbinlerce tweet, paylaşılan fotoğraflar.. üç gün sonra bir başka kan dondurucu haberle, akşam haberlerine düşen bambaşka bir feryat daha işitecek kulaklarınız.
          Her gün çay tazeler gibi acı tazeler hale geldik. Geriye kapıdan çıktığı her adımı tedirginlikle atan kızlar, kimseye güvenemeyen insanlar, bir avuç merhametsizin günahını çeken bir cinsiyet, evde yüreği ağzında anne babalar kalacak. Bütün bu korkunun sebebi ise, doğduğunda dört bir yana haber saldığınız, oğlum oldu diye gerine gerine dolaştığınız, işte o evladınız olacak. Anaların bile doğurduğuna utandığı o çocuklar işte bu korkunun mimarı olacak. Göster bakalım amcalara diye büyüttüğümüzden mi ne erkek olmayı belden aşağı düşünen bir tür çoğalacak. Ve o tür büyüdüğünde karıya kız laf attım diye böbürlenecek, tacizi marifet, tecavüzü zafer zannedecek. Beynine  kan gitmeyen o tür gidip özgecanları acıtacak ve onunla birlikte binlerce canı. Ama kendi yakınından birinin başına geldiğindeyse yıkacak, yakacak, her defasında ihlal ettiği o namusun neferi gibi ortalarda dolaşacak. Yeri geldiğinde ahlak dersi veren namussuz namusluyu oynayacak. 
         Yanlış anlaşılmasın, yaptığımız cinsiyet ayrımı değil, ki biz üç tane kadının bir erkeğe saldırıp üstüne öldürüp üstüne yaktığını da hiç duymadık. Milletin mayasındandır analar ne mert yiğitler doğurmuş biliriz. Ama bu mayası bozukların böyle elini kolunu sallaya sallaya dolaşmasını da kabullenemeyiz. Adalet mi gerek? Tez elden verilsin. Ama o ailenin yüreğini soğutmak yerine kor olup yakacaksa bırakın o adalet hiç gelmesin. 
       Tarihin değişmeyen kurallarıdan biridir kısasa kısas. Böyle çıkmazlarda ah o ne güzel çözümdür..!

    NOT: Çocuklarımıza cinsiyetlerinin zaaflarını değil, gösterebileceğiniz en doğru, ahlaklı örneklerini öğretelim. "kız hepsi senin mi" kıvamında büyütülmez bir çocuk. Ama önce, en önce Allah korkusunu nedir bilsinlerdir isteğim. Maneviyatın ne olduğunu bilsinler, sezsinler ve ordan güç alıp büyüsünler. Beraberinde vicdan, merhamet, insana hürmet zaten gelecektir. Aksi takdirde Özgecan'a bir can daha katılacak ve içimizde büyüyen bu korku hepimizi yutacak..




1 Şubat 2015 Pazar

Adam Olacak Çocuklar


Mp3 nesline geçmeden önce ki tahtın sahibi kasetlerdi, hani şu kalem arkasını takıp sardığımız, bazen üstüne kendi sesimizi aldığımız. Aralarında bir tanesi var ki;"Dağlar dağlar" ile başlayıp "gibi gibi" ile biten, her bir şarkısını ezbere bildiğim, sağa sola sallanarak söylediğim, gönlümde farklı bir köşelere kondurduğum muazzam şarkılardan oluşan bir kaset.

"Adam Olacak Çocuklar" anlamıştır neyi kastettiğimi. O yaşlarda idrak edemiyorsun ölümün soğuk tavrını. Sadece eve bu kaset geldiğinde çok sevindiğimi hatırlıyorum bir de televizyonda gördüğüm "Seni Unutmayacağız Barış Abi" yazısını.

O günün çocukları bugün kocaman adam oldu ve unutmadılar şarkılarını. Hala kol düğmelerinde hüzünlenir, dönencede geceye saklanırız. Domates, biber, patlıcan sesleri eskisi gibi duyulmasa da havalar ayazken şarkıların mırıldanılıyor hala. Unutmadık, reçeten hala önümüzde. Nane, limon kabuğuu... Ülke sarı çizmeli Mehmet Ağa'dan geçilmiyor, deveyi hendekten geçiremeyenler de yavaş yavaş buraları terkediyor. Hala kara sevdalı aşıklar var etrafta. sanki biraz naz edenler de yok değil. Deli gönlün sevdasını da ancak onlar biliyorlar napalım. Sevda deyince, Sakız Hanım'la Mahur Bey'e selamlar. Sizin gibiler kalmamış pek öyle diyorlar. Sen Aynalı Kemer'i eşine yazmışsın ya hani sırf bu yüzden seher vakti bir güzeli bekleyenler var. Sadece duygusal değil eğitirken de yâdımıza düşüyor sözlerin. Oku bakıyım AYI diye bağırıyor şimdiki çocuklar. Hala yarım küredeki manyetik farklılığı senin videolarınla açıklıyorlar. Son bir şey, artık "nick the chopper"da ne diyor anlıyoruz evelallah.  
Bunlar Mançoloji'den kalma anılar. Biz şimdi biraz daha eskilere gittik. Gözümüzü kapatıp o şarkılar arasından rastgele bir tane seçtik. Bakalım kısmete ne gelmiş?