1 Kasım 2012 Perşembe

Kasımda Başka;)




  


fotoğraf: @cagrisimz
      Ne eylül ne ekim, ben sonbaharın geldiğini kasımdan anlarım. Çünkü tam karşılığıdır hazanın. Yavaş yavaş hissettirir kendini. Tam da kışlık olmayan kıyafetlerle dışarı çıkıp o rüzgarın surata çarpışıyla hatırlarsınız geliverdiğini. Eve gelince "benim hırkalarım nerdeee" diye yankılanır sesin odalarda. Ceketler, kalın gömlekler, fularlar çıkar o yaz başı sakladığınız yerden. Dışarı çıkarken daha tedbirlisindir.  Ceket alsam mı? Yağmur yağar mı ki? Şemsiyemi nereye koymuştum yahu? Anlayacağınız soru üstüne sorudur kasım ayı.

       Bir rüzgar sert esti diye de olmaz bunlar. İnsan ruhu niye hazanda dinginleşir, kendi kabuğuna çekilir bilmem. Eylül ,ekim bir tanışmadır belki ama o düşünce, duygu trafiği hep kasımda yaşanır. Sakince bir rota belirlenir. Sert esen rüzgarın tenine her değişinde bazı şeyler netleşir. Üşüyüp montuna daha sıkı sarıldığın an şekillenir aklındakiler. Biz on bir ay yaşasak da niyeyse bazılarımızın dümene geçişi kasıma denk gelir. 

           Koskoca tabiat değişiyorken bizim buna kayıtsız kalmamız da pek mümkün değil gibi. Sırf bu mevsim için ağaç dalları, süslerini bırakır toprağa. Zümrüt yapraklar toprağa kavuşmak için can atar. Şu gazel dediğimiz şey var ya, hani türkülerde geçen ama bizim daha çok üstüne basıp, yürürken çıkardığı sesten bildiğimiz, işte şu kurumuş yapraklar. Asfalta bile nağme kazandıran o gazellerin ayıdır işte bu ay.  
       Kasım ayı, bizim hikayemizde hazan ayıdır. Çünkü biz sonbaharı hep hüzünle yan yana getiririz. Mesafeleri ayrılığa hep bu zamanlar ekleriz. Duygusal şarkılarda dinleriz kendimizi. Hep bir başka hissederiz. Çünkü kasımda her şey başkadır. Niyeyse böyle öğrendik.(meşhur yabancı filmin canım ülkeme getirdiği bir başka kalıp işte:) Aşklar başkadır, sevdalar, kavgalar başkadır, ayrılıklar. Teoman sanki bu ay için vardır ve şarkılar insana daha narin davranır. Toprağın sıcaklığı, ağaçların ıslığı başkadır. Yağmurun kokusu bambaşka. Sırf bunun için bile sevebilirsin sonbaharı. Bulutlar insana yakın, göğün mavisi biraz dargın. Sosyal medya kırmızı, sarı. Herkesin dilinde Orhan Veli, paylaşımlar biraz sancılı. Özenle hazırlanmış bitki çayları ve yanında "okumaya kıyamadığınız" intagram kitapları. 

         Şimdi yepyeni bir kasım daha. Duyguların cumhuriyeti, sonbaharın son ayı. Belki de koskoca yılın hengamesinde kendimizi duyduğumuz son vakitler. Düşününce rota çizmek için hoş bir zaman aslında. Yapmadıklarımızı yapabiliriz. Hayal kurabiliriz. Süs kitaplarımızın kapağını açabiliriz. Bolca okuyup kelimeleri sonbahara tutturabiliriz. Muhabbeti arttırabiliriz. İnsanla, doğayla yeri geldiğinde yağmurla bulutla! Paylaşabiliriz. Hayat mevsim kadar romantik davranmıyor bazılarımıza. Onları hatırlayabiliriz. Kış kapıya dayanmadan bahara dair ne varsa içimizde kalan, onlar için çabalayabiliriz.
      Bir edebiyatçı olan ben, yeterlilik fiilini, binlerce örnekte kullanıp size sözcüklerle harika bir sonbahar tablosu çizebilirim. Ama önce sen, hava kapalı diye içine büzüşen can, haydi kalk yerinden. Hareket etmezsen acı üstünde birikir, haydi bak hala oturuyor, kalk! Bu sonbaharın son ayı. Belki de yaşayacağın son bahar. Bu kadar bilinmezlikte kalk, aç pencereni. Aziz misafirin rüzgar. Buyur et ve iliklerine kadar hisset. Unutma bir baharda yaşadığın, bir başka baharda gerçekleşmez. Aynı yağmur iki kez ıslatmaz seni. O yüzden kıpırda, haydi!
      Hem bak ne diyeceğim, biz duyduk ki eylül hep ağustosa özenirmiş. Ekim kendini göstermeye çekinir, biraz da arada kalırmış. Ama bu mevsimin hakkını hep kasım ayı verirmiş. E eylül geçti, ekim de. Biz de yaşadığımız hayatın hakkını vermeye bu aydan başlasak mı ne dersin?