22 Eylül 2017 Cuma

KERKÜK MENEM, MEN KERKÜK


                           Sevdiğimi söylemezsem sevme derdi boğar beni demiş Yunus. Sevmek dünyayı bir arada tutmak için lütfedilmiş bir nimet. Sanki koskoca cihan ilmek ilmek bununla örülmüş. Kim koparırsa onu dünyanın dengesi şaşıyor, insanlar şirazeden çıkıyor. O yüzden gönülden süzülüp dilden çıkan sözler çok kıymetli. Sahi, sevenler sevdiklerine ne der? Nasıl der? Hangi hitabı yakıştırır "al buyur, bu gönül tahtına keyfince kurul" dediğine? 
                      Günümüz şartlarında aklımıza çok derin sözcükler gelmiyor maalesef. Duygularımız da kelimelerimizle birlikte sıradanlaşmaya zorlanıyor. Muhteşem bir edebiyat, muazzam bir kültürün içinde dil kuraklığı yaşıyoruz. Biz özümüzü hatırlamak için kendimizi zorlayaduralım bakın bir Kerkük türküsü nasıl sesleniyor "en" sevdiğine:
Men sene gül demem, gül koklanır atılır.
Men sene şeker demem, acı çaya katılır.
Men sene altın demem, pazarlarda satılır.
Men sene KERKÜK diyerem…
Gölgesinde yatılır”.

       Vatan sevgisine hayran kalmamak elde değil...

 Yaratılıştan mı gelir bilmem bizlerde mevzu vatan olunca gerisi teferruat kalıyor. Aşk kelimesi vatanın ardına düşünce güzeller "başım gözüm üstüne" diyip yol açıyor. Nasıl bir fıtrattır bizimkisi bilmem; aynı vatana kem göz değince de göz doluyor, yumruk sıkılıyor, bu kan ayrı bir deli akıyor. Şimdilerde gönül bağımız Kerkük ah ediyor. Günde bir kerpiç kopuyor Kerküklülerin sarayından da kimse çıkıp tek kelime etmiyor. Alem şirin uykusunda, gençlik kardeşinden bihaber zaman eriyip gidiyor.

        Kerkük'te bülbülü uçurttular viran oldu gül bağı. Ne zamandır dost bağını görmez olduk? Türküler yıllardır ah Kerkük yüz ah Kerkük diye söyleniyor.

                    Altay'dan Tuna'ya koca bir yükü sırtlamış bir milletin evladı olarak bu konudaki gafleti gördükçe üzülüyorum. Halbuki Kerkük demek Harput demek, Anadolu'nun devamı demek. Öyle ki kültürleri, ezgileri, söyleyişleri çok benzer. Bu benzerliği de artık görün istiyorum, özellikle gençlerin bunları öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum. Yıllardır zulüm altında olan onca Müslüman şehirlerden biri Kerkük. Pisliğe temasa dört elle sarılan dünyanın, mazluma yardıma giderken sandıktan eldivenlerini çıkarması da ayrı bir mide zaafı gibi gelir bana. 
                 Gül kokması gereken topraklar yıllardır barut kokuyor. Mazlumlar kervanına katılmak isteniyor. Farkındayız. Ama dünya üç maymunu oynarken bizim insanımızın gönül yelpazesi geniştir, biliriz. Vicdanları coğrafyalara, dinlere ayırmaz. Devlet töresidir, vatan ana devlet babadır. Bir de ağabey vardır, biziz. O da kardeşini elaleme dövdürtmez. Duy artık "gardaşının" sesini ey canına yandığımın gençliği. Bak Kerkük yine türküyle sesleniyor sana, nağmesi tanıdık yüzlerce güzel ezgilerden biriyle sesleniyor:

                                             "Biz her Türk'ü tutarık Kerkük'ü kim tutar?
                                              " o yabancı, sen tanış. Yabancı bilmez dilimiz"
                                    ( Video elazığ-kerkük buluşması gecesinden alınmıştır)