21 Temmuz 2015 Salı

Bir yerde bir yanlışlık var güzel kardeşim



Bir yerde bir yanlışlık var güzel kardeşim. İkimizin de insanlıktan bahsedip böyle kutuplara çekilmemizde, aman ağzımızın tadı bozulmasın derken sokakta oynayan çocuğa bile fitne bulaştırmamız da bir sıkıntı var. Sözde ikimiz de iyi niyetliyiz. Derdimiz şu toprakta barış içinde yaşamak. Yaşamak ama cümle ardından gelen amalarla, menfaatime uyan tabiilerle, hatamı kapatmak için söylenmiş cicileştirdiğim "keşke"lerle, göz yumduğum onca şeyle, hayatta yaptırmayız, yapmam dediğim her şeye baş eğerek, sözde sevgilerle hayatları kendime kilitleyerek, hayallerini pırasa fiyatına, saflığını hiç pahasına tezgaha sererek, gururu ayağa düşürerek, bütün duygularını istismar ederek yaşamak! Yok canım kardeşim aynı yaşamadan bahsediyor olamayız. Senin söylediğin her sözün ardından bir yerlerde düzen bozuluyorsa, kalp kırılıyorsa, akıl tası torağı toplamış gidiyorsa, meydan hurafeye, hurafe akıl yoksunlarının eline düşüyorsa, komşu komşuyu unutuyor, torun dedeyi eziyorsa, sevgiler yarına, nefretler hemen şu ana kalıyorsa ve bütün bunları yaparken vicdanın mışıl mışıl uyuyorsa senle aynı dünyada bile olmamalıyız canım kardeşim. Ama herkesi ötekileştiren bir çığ büyürken bari biz bir set koyalım önüne diye dünyamızı paylaşmaya varız. Hadi silkelen de gel sana ağır gelen yüklerden. Sana demişken, şimdi olur da tutar sorarsın birilerine. Yönlendirmeye alışmışların akılları paslı, kalpleri puslu olur. Sen bugün sadece pusunu dağıt kalbinin ve birilerine soracaksan illa o olsun sana rehberin. 
Koy elini sol göğsüne. İçinde bir yerlerde bir şey var seni güzelleştiren. Uyandır artık onu. Dünya güzellik uykusuna yatacak kadar emniyetli, insanlar kalbinin üstündeki sisi farkedecek kadar kendinde değil. Gönlün bir an önce o mahmurluğu atsın da gelsin yamacımıza. Çünkü güzel yürekli insanlara hasret kaldık şu yaşama denen karanlıkta...

11 Temmuz 2015 Cumartesi

İç Ses

fotoğraf: Mustafa Seven
  İçime sığmıyor sözler. Her dönemeçte daha da büyüyüp düğüm oluyor boğazımda. Sadece söyleyemediklerim de değil kabul etmediklerim, kabullenemediklerim de sarıyor dört bir yanımı. Ben bene sığmıyor artık. Yutacak yer kalmamış, göz yumacağım bütün sokaklar karanlık. Sadece maneviyattan bi umut var uzakta. Ama buna bile adapte olmaya dermanım yok sanki. Bir kez daha hayal kırıklığı olup önümde yaşanmasına hele hiç halim yok. Yürek buruyor içimi. Hem de her zamankinden daha acımasız. Anlayışsız insanların limanına yaklaştırıldıkça alabora oluyorum ve bütün bu fırtınalı sularda tersim düzüme çıkmış durumda. Düz nerede ters nerde bilmiyorum. Yönüm yok, yolum yok yolumu bulmaya hevesim hiç yok. Bir tıkanış bu zamanda. Yüreğime yetmiyor bu mecra. Yüreği açacak bir çift söz lazım şimdilerde, bir içten bakış, çok basit bir anlayış. Bir kaşık suda boğulma derler ya ben bir damla da yoğruluyorum aslında. Küçük sulardan kaçmak için okyanuslara sığınıyorum.

Nerededir, var mıdır bilmiyorum. İşte yüreğim ağzımda öylece bekliyorum.

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Gelişine -1-



İnsan ruhen yorulduğunu farkettiği anda bilin ki hayal kırıklıkları hortlamıştır derler. Her biri bir kimliğe bürünüp süzülür önünden, en acımasız sokak dilberi gibi. Ve işte öyle zamanlarda gündüz böler geceyi. Güneşin yanıltıcı sıcağında kavrulup yalancı gölgesiyle avunuyorsanız bilin ki ay ışığı vurduğunda işler tersine, gerçekler bal kabağına dönecek. Ve siz öylece düşüneceksiniz. Niye, neden, nasıl soruları üşüşecek. Hani cevabını kamufle etmek için yanıp tutuştuğunuz sorular var ya hepsi anlamını yitirecek. Vermeye korktuğunuz bütün cevaplar adi bir biçimde laf atacak size. Bütün köşe başları tutulmuş gibi hissettiğiniz anda bütün kontrolleri bırakacaksınız işte. Söylemeye çekindiğiniz her ne varsa şakır şakır dökülecek dilinizden. Dillendirmeye korktuklarınız, altı çizili bir şekilde kalbinizden ilerleyecek. Sizse bozuk daktilo kullanır gibi sert basacaksınız görünmeyen bütün harflere. Öyle öyle farkedeceksiniz işte. Siz kimsiniz? Sizin gerçeğiniz ne? Etrafınıza ördüğünüz duvarlar niye? Niye anlamakta zorlanıyorlar sizi? Ne istiyorsunuz ki zor geliyor?
...
Ben biliyorum sizi rahat olun. Beklediğiniz çok insani bi karşılık farkındayım. Bir tutam iyi niyet ama illa ki SAMİMİYET, iki tutam anlayış , çokça hoşgörü, azıcık huzur, biraz tebessüm, BOLCA VEFA. Bütün tarif bundan ibaret biliyorum. Ama karşı tarafın damak zevki yoksa sizin gurmeliğinizin de bir anlamı kalmıyor. O yüzden biraz ummaktan ziyade bulduğuyla yetinmeyi öğrenmeli insan. Tamaam biliyorum çok şey değil beklediğiniz. Sizin gösterdiğiniz tavrın onda biri bile yeter gönlünüzde taht kurmaya biliyorum. Ama anlamıyorlar n'apalım. Sizin gibi düşünemiyorlar. Hep beklenti hep beklenti de seni soğutuyor hayattan. En yakınından bile uzak durasın geliyor. E o zaman ne anladım öyle muhabbet bağından. O yüzden biraz rahat olmakta fayda var. Sözüm meclisten dışarı n'olur kusuruma bakmayın ama halk arasında derler ya "azıcık öküz" olmak bile işi kurtarıyor inanın. Ben öğreniyorum yavaş yavaş. Ayrıntıları düğüm yapıp boğazıma dizeceğime beklentiyi düşürüp rahat nefes alabilmeyi sağlıyorum. Böyle böyle alışıyorum işte sizde başlayın canınızın en çok yandığı yerden. Şair demiş ya beni bu güzel havalar mahvetti diye napalım bize de hava yerine bu insanlar düştü. Kabullenmek lazım.

Hadi yastığın yamacına kıvrılıp bakma öyle melül melül. Hüzünlerden sıyrılamazsan gerçeğini bulamazsın. Sen gerçeğini bulamazsan da ömrü billah mutlu olamazsın. Bir yerden başla. Başla ki yatakta dönüp duracağına kafanı koyup mışıl mışıl uyuyasın...