30 Aralık 2016 Cuma

2018 Dilek ve Şikayet Kutusu

                  Yıl eskimiş giderken ardından söylenmeler bana hep komik gelmiştir. Ergen çiftlerin ayrılıkları, dedikoducu teyzelerin ellerini göğsünün altında birleştirip yarım ağız söylenmeleri gibi. Yeni bir yıla ne kadar hasret varsa artık, bakkala yollarken bile insanların ardından su döken yurdum insanı kalan şu güne bile tahammül edemez hale geldi. Haklılar da. Az şey yaşanmadı. İyisiyle kötüsüyle onca olaya şahit olduk hep birlikte. İyilikler katmerlenerek bu yıl da yaşansın, kötüler tarih olsun geride kalsın inşallah. Ama işte bizim bir sıkıntımız var. Biten şeylerden, geçmişten hiç ders almıyoruz. Unutup sünger çekmeyi istiyoruz hep. Bazı şeyleri düzeltmedikten, farkında olmadıktan sonra 1 Ocakla 31 Aralık arasında fark olmaz ki. Biz hep bu detayı kaçırıyoruz. Sonra her yılın sonunda da söylenmeye başlıyoruz. Öyle kötü böyle pis şöyle tü kaka. 
                    Hani hep deriz ya "biz bitti demeden bitmez" Zamana hükmedemeyişimizin hazımsızlığı olsa gerek. Haydi gelin bu sefer farklı bir şeyler yapalım. Ben aklıma gelenlerle başlayacağım birazdan. Sizin de varsa söylenecek bir şeyleriniz, en sona ekleyebilirsiniz:)

1) YA HU SEVİN ŞU İNSANLARINIZI!


        Bu ülkenin insanı sayesinde var olup yine o insanlara sırtını çeviren tiplerden çok sıkıldık. Ülkeleri bölgelere göre ayıranlardan, sırf sen kıyıya yakınsın diye Batılı, o iki dağın arasında kalmış diye Doğulu sınıflandırmalarınızdan sıkıldık. İki tivit okuyarak dünyaya ahkam kesen bir zihniyetten sıkıldık. İyi niyet perdesinin ardında oynan kötü oyunlardan, kendi insanına yabancı "aydın" etiketinden hele gına geldi. 
        Olmaz hocam öyle. Kendi insanından şikayet ederek, hor görerek güzel yerlere varılmaz. Önce insanını seveceksin. Önce onlara gülümsemeyi öğreneceksin. 
Bu yıl bir de bunu dene. Her şeye sızlanacağına önce kapı komşuna bir gülümse. Başla bir, bak nasıl değişiyor her şey.






2) GÜLÜMSE BİRAZ GÜLSÜN GÖZLERİN

 Ne güzel demiş Usta, ağlatan sebze bile var da güldüren hiç yok. 

E sen bu dünyada bir sebze kadar da mı olamayacaksın? Bir bilsen birinin yüzündeki tebessümün sebebi olmak nasıl muazzam bir duygu. Gözünü tavana dikip gözyaşı akmasın diye bakan çocuklar gibiyiz zaten. Ha desek milletçe sele vereceğiz her şeyi. Gelinin etrafını sarmış ağlasın diye bekleyen kına gecesi zebanileri çevirmiş etrafımızı. Alayına isyan edip gülsek ya! Yetmese bir de üstüne birilerini güldürsek, mutlu etsek, neşeyi paylaşsak. İhtiyacımız bir sıcak tebessüm. Bu yıl kocaman kucaklaşsak keşke...



3) KAFAMIZDAKİLERİ ŞU GÜZEL DİNE GİYDİRMEYELİM!

        Din insanlar içindir arkadaşlar ama insana göre değildir. Her birimiz işine geleni alıp sloganlaştırıyoruz. OLMAZ. İnsana bu kadar hürmet eden bir dinin insanlığa sırtını dönen bir nesli haline geldik. Yıllarca orucu ne bozar sorularıyla köreldik. Koca 2018 olacak biz hala bu soruların ağından kurtulmaya çalışıyoruz. İnsanlığı ne bozuyor, dini kim katlediyor hiç düşünmüyoruz. Birileri çıkıyor dini bahane ederek hortlayıp canileşiyor, canımızı yakıyor. Sonra vay efendim niye böyle. E nolacağdı? Sen inancının güzelliklerini bilmezsen, okumazsan, araştırmazsan, kalbinin en güzel yerine oturtmazsan olmaz ki. Fakiri gözetmiyoruz. Kibirden kapılara sığmıyoruz. İman tahtasını bakkal defterine çevirdik. Onu silelim, bu olmaz. Haddimiz olmayan soruları millete soralım. Aman sakın dönüp kendimiz napıyoruz hiç bakmayalım. Kendimize kaçış noktaları arayalım. Sonuç yine hüsraaaan...
         Gözünüzü seveyim bari bu yıl kafamızdakileri bu güzel dine giydirmeyelim n'olur! 

4) ADALET GECİKMEZ TEZ VERİLMELİ!

      Fotoğraftaki amcanın suratına ne zaman baksam içim ezilir. Sanki birileri kalbimin tam ortasında sağlam bir yumruk indirir. Ne zaman olmuş, nerede olmuş hatırlamıyorum. Beynime kazınan tek cümle var bu fotoğrafa dair: Yıllarca hapis yatan adamın suçsuz olup özgürlüğüne kavuştuğunu öğrendiği ilk an
    Adalet bu dünyanın çivisi arkadaş. Kim ne zaman bunu oynatmaya kalksa bir felaket geliyor çarpıyor suratımıza. İnsanlığın sonu neyle gelir derseniz adillerin soyu tükendiğinde. O yüzden dili, dini, ırkı ne olursa olsun adaletli olun. Markette, okulda, sinema kuyruğunda, aklınıza gelecek her ortamda adaletli olun. Hakkı gözetirseniz eğer dünyada her şey daha iyiye gider. Ne bebekler vurur kıyılara, ne şoka girmiş çocukların görüntüleri ödül alır en iyi fotoğraf dalında. Siz evinizde başlarsanız adalet duygusunu aşılamaya, büyüyünce eli gitmez haksız olduğu şeyi almaya. Adalet efsunlu bir şarkıysa, bu yıl hiç düşmesin dilimizden

5) SEVİYORUM GÖRÜYOR MUSUN!

 "Sevmek ne uzun kelime" demiş Cemal Süreya.
Sevmeyi bu abiden öğrenirseniz vefasızlık yapmazsınız. Vefasızlık yapmazsanız da kimsenin canını yakmazsınız. Yeni nesil keşke sevmeyi eski filmlerden öğrense. Temiz sevme ne, zarar vermeden, kırıp dökmeden nasıl sevilir bir görse. 
     Toplum olarak ya sevmeyi bilmiyoruz artık, ya sevemiyoruz. Bu yıl biri çıksa da öyle sevilmez arkadaş gel doğrusunu öğreteyim dese. Birileri çok hafif bir ritimle kalbimizin akordunu yapsa. Bir gaza gelsek güzel sevmek konusunda. Sonrası için bütün dünyayı sevgiye boğabileceğimizin garantisini verebilirim( Yapacak bir şey yok gazla çalışan bir milletin evladıyım) Aslında içimizde çok fazla sevgi duygusu var ama bize hep başkaları tarafından sevilmemiz gerektiği öğretildi. Bu kalıbı kırsak. Yeni yıl kalplerdeki buzlarda bir ateş yakıp kaçsa. Zile basıp kaçar gibi. Kelime dediğin koca bir büyü zaten. Topluca o büyünün etkisinde kalsak. Ve usulca en yakınımızın kulağına  şöyle fısıldasak "İyi ki varsın ve çok seviliyorsun"

6) OKU BAKIYIM!

     Geçenlerde bir tivit görmüştüm kitaplar da çeyiz sayılsın diye. Mantıklı. İki ters bir düz bilmekle yarıştırdığımız kitap okuma işini nasıl düzenleriz bilmiyorum. Onu da yapsın, bunu da dediğimizde ikna edemiyoruz. Sonra vay efendim çok okuyan evde kalıyormuş. (Zihniyetinizi seviyim) Kulak asmayın siz çocuklar. Şimdiden başlayın okumaya. Her şeyi okuyun. Eleştirin. Öğrenin. Neye açılıyor o ağız okumalar belirler bunu. Hayır da şer de senin dilinden. Nasıl şekil veriyorsun buna, neyi söylüyorsun nasıl söylüyorsun hepsi okumana bağlı. Okumaktan soğutuyoruz çocukları sonra kendini tanıtmaktan aciz bir nesil türüyor. Yapmayın.
      Bu yıldan başlayalım, geç değil. Çünkü okursanız değişecek. Sen okursan küçükleri büyüteceksin. Hayallerin olacak, onları renklendireceksin. En sonunda kendi yolunu bulacaksın. 
O yüzden oku çocuk. Yolunu kaybetmiş onca insan varken sen yolunda yürü, kendi şarkılarını söyleyerek.

7) YAPACAK BİR ŞEY YOK!


 Kendini tanı mutlu ol. Herkesle aynı olmak zorunda değilsin. Sırf bir grup seviyor diye o şarkıları dinlemek, popüler diye bir yere gitmek zorunda değilsin. Moda diye dokumuza uymayan ne varsa hepsini getirdik dünyamızın merkezine koyduk. Sonra ahlanıp olanlar için dizlerimize vurduk. Bu yıl bunu yapmayalım. Bir sor bakalım içindeki sana. Neyi seviyor, niye seviyor? Başkalarına göre yaşayınca yaşamış olmuyorsun ki. Kendi hayatında figüran olmaktan vazgeç artık. Kendi kararlarını ver. Sevdiğin insanlara danış. Aileni koy baş köşeye. Herkes gittiğinde onlar sarıp sarmalayacak. Gönül almayı bilmeyene gönlünü emanet etme. Kimseye haddinden fazla değer verme. Asla yapmaz deme çünkü tam da öyle dediklerin canını acıtacak. O yüzden hata payı bırak. Hoş görülü ol. Kırılmaz değilsin sen de üzülebilirsin. Her şey yolunda gidecek diye bir kaide yok. Bırak yokuşlarda nefeslenmeyi de öğretsin sana hayat. Kendi içinde de çelişebilirsin. Keşkelerle başedemeyeceksin bazen. Olmaz şeylere ümitleneceksin. Hiç olmadık yerde güleceksin belki. Bilemezsin. Yeni yılın sana ne getireceğini, neler götüreceğini asla kestiremezsin. Olduğu gibi yaşa. Geleni adapte et hayatına. Kibirli olma. Beklentini düşür ki mutlu ol. Ama sev, Çok sev. Unutmadan, sen değerlisin, sakın değerini başkasının gözünde arama. Yolun sonunda içten içe enkaza dönmüş bir ruhla karşılaşmak istemiyorsan tanı kendini. 

8) YENİ YILDA ŞU OLAYI DA BİR ÇÖZERSEK;)



   
       Maddelerin sayısı bitmez. İnsan bu, istekleri hiç tükenmez. En güzel dua Allah herkesin gönlüne göre versin demek olmalı. Daha da uzun yazardım ama 2019'a bağlanırız diye burada bırakalım istedim. Eklemek istediklerinizi biz de dinlemek isteriz. (sizden gelenler olarak aşağıda paylaşıyorum)
         Madem bir temenni yazısıydı yazdığımız, çok içten bir duayla bitirelim. Kapanış şiirle olsun. Kıymetini geçmiş yıllar da çok iyi anladığım bu dua sizden ve sevdiklerinizden hiç eksik olmasın.
  ...
  Arkadaşım, hayat bu. Daha ne olsun?
  Ama en önce ve illa ki sağlık olsun! **


SİZDEN GELENLER (içinizden geçene bir amin diyiverin olmaz mı:)
  • Youtube arka planda da çalmaya devam etsin. (H)
  • Rehberlik kursu açılacak ve ben o kayıt listesinde yer alayım. (B)
  • Yarın sabah uyandığımda Amerika'ya ışınlanmış olarak bulayım kendimi. (F)
  • Bu yıl yiyip yiyip kilo almayayım. ( o nasıl olacaksa :) (K)
  • Nisan' bir kereliğine yeme hakkım olsun. (H)
  • Dünya barışı! (Z)
  • yapay zekanın gelişmesini istiyorum (C)
  • Vatanına milletine hayırlı bir nesil gelsin istiyorum (T)
  • Fenerbahçe adamı hasta etmeden şampiyon olsun (T)
  • Bütün sözel zekalı öğrencilerimin sayısal zekalı öğrencilere dönüşmesini istiyorum (H)
  • Herkesin ezberinde bir şiir olsun istiyorum (M)
  • Akıl okuma makinesi icat edilsin ve herkese 15 dk deneme sürümü hediye olsun. (S)
  • Dünyadaki tüm çocuklar bıkana kadar çikolata yiyebilsin.(S)
  • 2019'a dilek bırakmayacak kadar içimize sinen bir yıl olsun. (S)
  • Türkiye Dünya'nın mutlu ülkeleri arasında yer alsın(S)
  • Avrupa Yakası tekrar çekilsin (K)
  • Ahmet Kural'ın Sıla'ya bakışından baksınlar bize de (G)
  • yerime ders çalışacak pofuduk bir panda istiyorum(F)
Listeyi gün içerisinde güncelleyeceğim:) 




        

27 Aralık 2016 Salı

Derdi millet olan şair: Mehmet Akif ERSOY


           Nice büyük şairlerimiz var, hepsi sihirli birer kitap. Sayfalarını çevirdikçe karşımıza çıkansa milleti için koca bir feryadı sırtlanan bir hayat. Bu yazımda İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un hayatına misafir olmayı istedim. Böyle muazzam bir eseri yazmış, yüce gönüllü, vatan sevdalısı bir şairimizi anlatabilmek biz edebiyatseverlerin en özel görevlerinden biri olsa gerek.
       Akif'e nereden baksak, nasıl anlasak diye düşünmeden önce hayatına değinelim istiyorum. Mehmet Akif, 20 Aralık 1873'te Fatih'te dünyaya gelmiş. Babası Fatih Medresesi müderris ve mücizlerinden (icazet veren) İpek'li Temiz lakabıyla anılan Tahir Efendi'dir. Annesi ise Buharalı Mehmed Efendi'nin kızı H. Emine Şerife Hanım'dır.  Sezai Karakoç, Akif'in ailesi ve kökeni ile ilgili şu yorumu yapmıştır:
       "Baba soyu Rumelili, ana soyu Buharalı, doğuş yeri Fatih:
        Yani tam bir Doğu İslâmlığının, Batı İslâmlığının ve Merkez İslamlığının sentezi bir çocuk"

     Ünlü şairin böyle tasvir ettiği bir ortamda, orta halli, sade bir hayat süren Akif, o günün geleneğine uyarak 4,5 yaşlarında iken Emir Buhari Mahalle Mektebine başlamıştır. Daha sonra Fatih İlkokulu'nu ve daha sonra da Fatih Merkez Rüştiyesi'ni bitirmiştir. Babasının da desteğiyle Mülkiye'de öğrenimine devam eden şairimiz, babasının vefatıyla sarsılır ve geçim sıkıntısı da baş göstermeye başlayınca gündüz eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalır. Bunun üzerine o dönem mezunlarına hemen iş verileceği için o yıl açılan ve ilk sivil veteriner yüksek okulu olan Mülkiye'nin Baytar Mektebi'ne (Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi) leyl-i (yatılı) öğrenci olarak geçer. 22 Aralık 1893'te okuldan birincilikle mezun olur ve imparatorluğun pek çok yerinde görev yapar. Görevi sırasında yaşadıkları, gördükleri, gözlemledikleri onun eserlerine yansıyacak, imparatorluğun merkezinden en ücra köşesine kadar hayat sahnelerini çarpıcı bir şekilde bizlere aktaracaktır. 
        Mehmet Akif hayatı boyunca idealleri peşinden koşmuş ve milletinin iyiliği için çalışmış bir dava adamıdır. Aslında ona tek bir açıdan bakmak, anlamak için yetersiz kalacaktır.
        Türk halkının gönlüne girmiş, vatan şairi Mehmet Akif, hayatın pek çok noktasında karşımıza çıkar. İmparatorluğun arka sokaklarını onun kadar güzel yansıtanı bulmak zordur. O asırlarca ihmal edilmiş insanlarımızı ön plana çıkarır. Sosyal bir şair olan Akif, zamanın kan ve barut kokusu içinde toplum yansımalarını gözler önüne serer. Bunu yaparken nutuk çekmez, yaşayarak yahut hayatın içinden bir sahneyi bir nev'i izleterek bizlere aktarır. Halk-aydın arasındaki kopukluğa üzülür, medreselerin yozlaşmasından, bâtıla olan düşkünlüğün bu kadar artmasından dert yanar. Halkı eğitecek insan bulunmayışı ise onun büyük ıstıraplarındandır. Ancak Akif karamsarlığın şairi değildir. Çalışmayı, ilmi almayı öğütler. Eğitim onun için vazgeçilmezdir. Çünkü eğitimsizlik bütün sıkıntıların ve kötülüklerin kaynağı olan cahilliği doğurur. Asım dediği nesle bu konuda adeta kılavuzluk edecek şiirler yazmıştır. "
      Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz// Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz" mısralarıyla bütün Garba kafa tutarken bilirim ki Akif'in bütün umudu gençlikteydi. Asım'ın nesli diyordu ya nesilmiş gerçek, İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek!!!

        "Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz
      Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!" dizelerinden de anlaşıldığı gibi tarih duygusunu iliklerine kadar hisseden şair geçmişin azametinden de yararlanıp geleceğe ümitle bakar. Çalışmakla her şeyin başarılacağını hemen her fırsatta dile getirir. Çünkü bu milletin tarihi her çağda, insanına yeniden doğuşun ilhamını verecek kadar canlı ve kudretlidir. Bu doğrultuda Akif'in üstünde durduğu bir diğer konuysa dildir. Türkçenin kullanılışına titizlikle yaklaşır. Türkçe yaşadıkça var olacak şair denmesinin sebebi de şüphesiz verdiği bu önemdendir. Halk deyişlerine, atasözlerine eserlerinde sıkça yer veren şairimizin yazmış olduğu eserlerdeki ifade zenginliğinden de dili ne kadar güzel kullandığını görmek mümkündür.
      Mehmet Akif denilince Safahat'ı anmamak olmaz. Şairin yazmış olduğu şiirlerini topladığı yedi bölümden oluşan eserin genel adıdır. Hayattan sayfalar, görüşler, hayatın aşamaları anlamına gelir. Bu eserde toplanan şiirler bir devrin tarihini, sosyal hayatını, insanını, onların umut ve acılarını yansıtır. Eser yedi bölümden meydana gelmiştir. Yedi cildin birinci kitabı olan Safahat, Mehmet Akif’in ilk şiir kitabı olarak 1911’de yayınlanmıştır. Kitap, “Safahat” diye anılan başlıksız bir giriş şiiri ile bu şiir ise “Oku” kelimesi ile başlar. Manzum hikâye özellikleri taşıyan 44 şiir içerir. Ayrı bir kitap olarak 1912’de yayımlanmış olan “Süleymaniye Kürsüsünde”, üçüncü kitabı “Hakk’ın Sesleri” Balkan Savaşı acılarını barındırır.“Fatih Kürsüsünde” 1914 yılında yayımlanmıştır. Safahatın beşinci kitabı “Hatıralar”, altıncı kitapsa “Âsım”dır. Diyaloglar halinde verilmiştir. Hepimizin bam teline dokunmuş, etkisini bugün de en derinden hissettiğimiz meşhur şiiri "Çanakkale Şehitleri" de bu bölümde yer alır. Safahatın son kitabı “Gölgeler” ise İstiklal Savaşı'ndan izler taşır.
         Mehmet Akif Ersoy'un yazmış olduğu en nadide şiirse şüphesiz aziz milletime armağan dediği İstiklal Marşı'mızdır. Adı Türk istiklaline bağlı şair milleti için hissettiği en yüce duyguları o mısralarda dile getirmiştir. Hikayesini biliriz hepimiz. Ömrünü millet davasının önüne sermiş bir içli yüreğin duygu patlamasıdır o marş. İnançtır, güvendir, aşktır,vatandır! İstiklal Marşı bu toprakların kaderini anlatan yürekten bir vefadır. (Allah bu millete bir daha marş yazdırmasın!)
        Hiçbir şair bu ülkenin meselesini bu kadar dert edinmemiştir kendine ve hiçbir şair böyle feryat etmemiştir milleti için. Yine hiçbir şair vatanseverliğin parayla anlatılamayacağını bu kadar çarpıcı anlatmamıştır. Devran döndükçe yankılanacak bir manifestodur Âkif.
         Ne diyordu o muazzam şiirinde:


Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; 
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. 
Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki! 
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam; 
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale; 
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale! 
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? 
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! 
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! 
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! 
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?


        Ne güzel yazmışsın sen Akif 
        Ne güzel, şerefli bir hissiyattır bu yüce millete dair...
        Rahmet ve minnetle...

13 Aralık 2016 Salı

Bu topraklar zalime cehennem olsun, mazluma cennet

Hiç tanımadığımız çocukların gözyaşından sorumlu olacağız.
Her yuttuğumuz lokma yumru olup,
gencecik kızların kullanılıp boğazlandıkları yerde kalacak, tıkayacak nefesimizi.

Önceki zamanların katliamlarını araştırırken dönemin insanlarını yuhlardım içimden.
Sessiz kalınan, zerre kımıldamayan insanlığın hantallığına çok kızardım.
Şimdi zaman da aktı geçti.
Onların mezarları kurudu gitti ama şimdi de başka yerde ıslanıyor toprak.
Gencecik kızların, kadınların çığlıklarıyla akıttığı gözyaşıyla ıslanıyor.
Yağız delikanlıların delik deşik olmuş bedenleri düşüyor o toprağa...

Ben sevmedim arkadaş bu zamanları, hiç sevmedim!
Vazgeçtim, bıraktım geçmişi
Kendimize YUH diyorum.
YUH olsun bize!
Onu bunu ne bozar diye sorduğumuz aptal soruların her bir hecesine YUH!
Sığ kıyılara insanları toplayıp, oyalayan zihniyetlere YUH!
İnsanlığa dikkat çekmeyen, mazlumu bilmeyen alime YUH!
Yardımlaşmayı yücelten dinden, mazlumu gözetmeyi çıkarıp yerine koyduğumuz her boş şey için YUH olsun bize!
---
"Ey Müslümanlar neredesiniz?! diye soruyor bir Halepli. Kömür karası ellerini dizlerine vura vura feryat ediyor viran olmuş şehrin ortasında.

Bilir misin Halep çok güzelmiş bombalar değmeden önce.
Bir zamanlar misk kokarmış Halep, şimdi barut kokuyor.
Ama o kokuyu ne hikmetse hiçbir medeniyet almıyor. Kimse Halep'in sesini duymuyor
Sadece Halep olsa...
Ezan okunan şehirlerde eşkıyalar cirit atıyor.
Ezan sesini bastırıyor namludan çıkanın sesi.
Ama kimse vurulan çocukların sesini duymuyor.
Medeniyet dediğin tıkamış kulaklarını, kapamış gözünü barış şarkıları söylüyor.
Uyuyan insanlık ne zaman uyanır bilmem. Adı batasıca medeniyet nerede çeker elini masumdan,
hele onu hiç bilmem.
Bildiğim bir dua, sizin de düşmesin dilinizden::
Bu topraklar zalime cehennem olsun, mazluma cennet...