20 Nisan 2014 Pazar

elmaa

        "Elma dersem çık armut dersem çıkmaa!!"
        Akılla yüreğin oynadığı bir oyun bu. Yıllardır süregelen, bitmek bilmeyen, doyulmayan, bıkılmayan bir oyun. Biri diğerini ararken geçen zamanları anlatan, çocuksu bir oyun işte. Saat kadranları bile yan yana gelebilirken bu ikisinin yan yana görüldüğü çok nadirdir. Birbirine bağlı ama birlikteyken de  kavga edip birbirine giren çocuklar gibi. Önceleri tıpkı o çocuklar gibi masumken, şimdi bakıldığında karartılardan seçilemeyecek kadar derindeler. Bir pus içinde pusu kurmuşlar gibi. Belki de bu yüzden karar vermek zor geliyor. O derinde olan iki şeyin kavgalarını duyamıyoruz. Ne kalbe hükmedebiliyoruz ne akla. Sıkıştığımız zaman yüreğine sor diyoruz, duymak için çabalarken yoruluyoruz. Aklını kullan diyoruz, aklımızı nerede kaybettiğimizden bir haber öylece onu arıyoruz. Sonra bize diyorlar ki "kararsız". Karar verecek olan şeyin hükmü nereye kadar sürer bilemiyoruz ki. Puslu dedik ya işte, o puslu yolda el yordamıyla bir şeyleri keşfetmeye çabalarken ne kadar hırpalanıyoruz. Halbuki ne kolay ikisiyle de başedebilmek. İkisini de kullanacağın yeri bilmek. Yeri geldiğinde usulca çekilip sadece onları izlemek...
          Ben bunları yazıyorum da biriniz de çıkıp diyin bana, o öyle kolay değil diye. Kalbe söz geçirene kadar aklımı oynatırım diye bir cümle kurdu bir arkadaşım. Aslında doğru olan şey de bu sanırım. Birinin üstünlüğünü tanıyana kadar diğerini ezmeniz gerekiyor. Çünkü ne kalp yanaşıyor ne akıl baş eğiyor yanında. Hayat da bu değil mi aslında? İkisinin çatışmasının sonuçlarına göre bir şeyler oluyor ve siz de yaşıyorum zannediyorsunuz. Karar benim hangisini istersem onu yaparım diye bir şey maalesef yok. Şu ana kadar verdiğiniz kararları bir düşünün. Günlük hayatta olan şeylerden bahsetmiyorum size. Düz yolda yürürken yarenlik yapmak kolay. Uçurumun dibinde aynı yarenliği yapacak olan önemli. Aklın devreye girdiği yerle kalbinin ki apayrı şeyler. Bunun ayrımına iyi varmak lazım. "ah be" diye kurulan cümlelerin keşkeler doğurduğunu çoğu kez gösterdiler bize. Yürek "keşke"ye akıl "ama"ya sığınmışken sen o arada bir yerlerde kıvranıp durursun işte. Keşke ile ama arasında sıkışmış bir dünyamız varken oranın cengaveri gibi dolaşmanın pek bir manası yok. Siz sadece hangi durumda neyi devreye sokacağınızı öğrenin yeter. Bütün kimyanızı bozan duygular karşısında aklı, mantık abidesi olmanız gereken yerde yüreği koyarsanız ortaya... Varın siz düşünün gerisini. Belki de bu kadar çelişkilerle dolu hayatlara değmemizin sebebi bu ayrımı yapamamızdandır kim bilir..

        Hayat bu, bir anda her şey son bulur. Son bulduğu anda da yeniden can bulur. Devran böyle dönerken vereceğin kararlar bitti sanma. Sen sahip olduğun şeylere tutun sımsıkı, çıkacaksan da öyle çık yola ama önce karar ver şuna:
        Şimdi, burda aklını da yüreğini de keşfetmeye var mısın? Ve ben bağırsam avazım çıktığı kadar "elma" diye, sen çıkmaya hazır mısın?
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder