16 Aralık 2014 Salı

MUMDAN GEMİLERLE ATEŞ DENİZİNDEN GEÇMEK

                               MUMDAN GEMİLERLE ATEŞ DENİZİNDEN GEÇMEK

      
        Mumdan gemilerle ateş denizinden geçmek... Şu ara odaklandığım cümle bu. Neyi koysam yakışır bu cümleye diye düşünüyorum. Neyi koysam da manadaki ağırlıkta ezilmese? İçimden gele gele koyabileceğim tek bir kavram var. AŞK. Aşk ki ancak o hakkını verir bu cümleye. Ama sanmayın ki gündelik hissiyatın ürününden bahsediyorum. Ortalıkta hırpalanan, yerden yere vurulan, uluorta, kalpten dudağa geçmiş, adına da aynı ismi verdikleri şeyden bahsetmiyorum. Kastettiğimin meskeni ortalık değil yalnızlık. Benim kastettiğim bilinenin ötesinde bambaşka bir derya.

             Mumdan gemilerle ateş denizinden geçmek diyorum, geçmek diyorum ya geçebilmek diyorum aslında. Kelime başlı başına ağır. Bir de manayı yüklenmiş bir gemi. Yürek diyorum , o ateşte yanan bir yürek. Sahi yürek de bir gemi gibi değil mi? Hayata dair ne varsa, hepsini sırtlanıp o limandan bu limana götürsün diye yüklenmiyor muyuz? Muazzam yaratılmış şu insanda baş başa verip konuşabildiğin tek parçan o değil mi? Zamanı geldiğinde parka koşan bir çocuk gibi şen, bazen kasvetinden kara bulutları tepene indiren, evhamıyla yoran, ama aynı zamanda aklın tıkandığı yerde yeni kapılar açan şey değil mi şu yürek dediğin? Aklının alabildiği tüm kötülükleri tut bir elinde, diğeriyle de yetişebildiğin tüm sevinçleri, güzellikleri. Hepsini yüklediğini düşün şimdi bu yüreğe. Taşır mı? Taşır. Haydi koskoca dünyayı sığdır yüreğine desem, sığar mı? Sığar. Şimdi bu kadar muazzam bir şeyin sadece beşeri duyguların emrinde olabildiğine inanıyor musun sen? Vizyonunun bu kadar dar olabileceğine ben inanmıyorum. Orası öyle bir kürsi ki hissiyatının sınırı yok. Kalp dediğin başka bir derya. İşte o deryaya dalanlar aşkı arayanlar.
          Bütün kalbi lezzetlerin olduğu  apayrı bir maneviyat diyarı burası. Arayışın temelinde aşk var, aşka ulaşmak. Bunu anlamak içinde  sevmek ilk şart. Çünkü sevmek hatırlamaktır. Alemdeki her bir zerrenin varlık felsefesini hatırlamaktır. Sevmek görmektir. Dünyanın senden olmayanlarla hoş olduğunu görebilmektir. Sevmek kim olursa olsun muhabbetle kucaklayabilmektir. O'nun için, rızasının hatrına dünyayı kucaklayabilmektir. Sevmek hoş görmektir, sabretmektir.
          Sevmeyi başarabilirsen artık yanmayı da başarabilirsin. Çünkü yanmak dediğin sevgiyle çıktığın yolda aşkın kokusunu almaya başlamaktır. Çünkü aşkın kokusudur seni senden geçiren. Aşktır şu dünyadaki varlık sebebin. Aşk olmasa neye yarar aldığın tek bir nefesin. Aşk ki düştü mü yüreğe artık vuslat dediğin şey can yoldaşın. 
           Bülbülü gülsüz düşünebilir misin sen ya da ateşi pervanesiz? Mevlana'yı  yakan da bu değil miydi sanki, Yunus'u deryaya salan bir tutam "od"? Varlığa konan bir aşk iksiridir bu. Bilmek lazım, bilirken görebilmek. Bildiğinin de gördüğünün de farkında olmak gerek. Çünkü bilmek gerek alemin tek bir sahibi var, çünkü görmek gerek doğu da batı da O'nun. Sen nereye dönersen dön yönün hep Allah'a. Çünkü onun kudreti karşısında acizsin. Yapabileceğin tek şey yanmak, yanabilmek. Sen bunu başarmaya bak. Çünkü "aşığın" nesi varsa o maşuka çoktan feda.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
NOT: Aşk denilince Fuzuli gelir aklıma. Aşk cefasını onun kadar sevene rastlamadı bu edebiyat.

      Mende Mecnun'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var 
     Âşık-ı sâdık menem Mecnun'un ancak adı var


   Bende Mecnûn'dan fazla âşıklık hazırlığı vardır. 

   Sevgisine sadakat gösteren âşık benim. 
   Mecnûn'un sadece adı var.
                                                            
             
                                                                                              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder