3 Eylül 2014 Çarşamba

"Uyan Süpermen, Daha Çok Uçacaksın"

        Her gece, gündüze dair bir serzeniş, her gündüz nazı sadece ona geçen bir arkadaş. Birbirleri ardına geçip giden zamanlara takılıp, bir ömrü geride bırakanlara ithaf edilmiş gibi. Gece ve gündüz. Akıl ile yüreğin, farklı mesai saatlerine sahip iki çalışanı gibi kesiştiği o nokta. Gece ve gündüz. Hayatın bize yaptığı zarifçe bir şantaj ve o şantaja boyun eğmiş, arada kalmış, isyan etmiş, baş etmiş, yeri geldiğinde binlerce hayata değmiş insanlar...Öncelikle onlara "merhaba" Bütün yaşanmışlıkları gece ve gündüze bölen bizlere, tebessüm dolu bir "merhaba"!
       Saniyelik kararlarla yaşadığımız hayatlarımızın hızına o merhaba yetişti mi bilmiyorum. Ama buralarda bir yerde, bir nefeslik durduğunda yakalayabileceğimi umuyorum. Gece olmazsa gündüz, gündüz olmazsa gece. Sonuçta zaman iki hece ve biz cümlelere varmadan bulmalıyız onları. Ama önce, bizle olanlarla başlamalı. Uzaktan çok yakına bakın, gerçeğiniz onlardır derler ya hep, öylece başlayalım burda, şimdi, biz bize. Gündüz aklında yokken gece çat kapı gelen misafirlerinizle mi başınız dertte? Buyurun birlikte ağırlayalım onları. Birlikte ağırlayalım ki gönlünüz ferahlasın. Feraklasın ki söylenecek iki kelimeye yer açılsın. Çünkü susmuşları oynamak için ne sözler dizdik boğazımıza. Haliyle yer kalmadı. Konuşmak için beklediğiniz zamanlar vardı oysa onlar hiç gelmedi. Geçmişlere sakladınız şimdilerinizi. Kimseye bir şey diyemeden sadece şarkılara sakladınız sözlerinizi. Sözler müzik olmadan acıtır, şarkı söyleyip kurtaralım dediniz durumu. Kim bilir. Ustaca üstünü örttünüz. Hissettikleriniz hep yarım kaldı. Söylemek istediğiniz ne varsa, şarkılarda hayal ettiniz ve yine onlara yüklediniz her şeyi. Hayatlarınızı oralarda inşa ettiniz. Aklınızdan geçen neyse, yüreğinizin dinlemediği ne kadar söz varsa bir ninniyle uyur gibi uyuttunuz onları. Melodilere ne çok şey yüklediniz. Sevdanızı, siteminizi, pişmanlığınızı, isyanınızı, keşkelerinizi, amalarınızı; birleştirmeye korktuğunuz bütün kelimeleri notalarla yan yana getirdiniz. Sonra bütün bunlar yetmedi. Her zaman dinlediğiniz şarkılarınıza sırt çevirdiniz. Yeri geldi tarzınızı değiştirip bastırdınız duygularınızı. Düşünmek yerine anlık hareket ettiniz. Saniyelerle verdiğiniz kararlarınız şekillendirdi sizi. Her seferinde kulağınıza çalınan melodi başka bir şeydi. Siz dışardaki sesleri bastırmak için hep yüksek seslerde dinlediniz. Ama içinizdeki sesi hep bir köşede unuttunuz. Kalabalıkta annesini kaybetmiş bir çocuk gibi, birileri feryat ediyordu içinizde ama siz tam o anda bastınız sesleri büyüten işaretlere. Büyümüş seslerde fısıltılarınız kaldı hep. Bir de akşam çökünce ağlamaktan yorulmuş o minik yavru kaldı karanlık köşede. Halbuki ne gerçekçi hayatlar yaşandı bu memlekette. Ateş çemberinden geçmiş nice hayatlar tanıdık. Nice hayatlardan örnek aldık. Niceleri yitti gözümüzün önünde ama hepsi gerçekti. Acılar, sevinçler, hüzünler, aşklar, sevdalar, kavgalar, kızmalar küsmeler, ne varsa şu an sakladığınız, hepsi gerçekti. Belki de gerçek hayatlara değdiği için bozulmadı şimdilerde nostalji dediğimiz şeyler. Köşelerden gizlice başını uzatıp izlediği sevdaları olan o insanlar göz göze gelmeye korktular. Yürekten sevdaları bütün gerçekçiliğiyle yüreğinde yaşadılar. Masumiyetine inandıklarındandı belki birbirlerine rakip iki adamın sakin durması. Kirletilmemiş duygularda yaşanıldı her ne varsa. Kavgalar bir değer uğrunaydı. Kimse birbirini kırmadı bir gürültü için ve kimse kimseye bıçak çekmedi yoktan bir sebep için. Yokluk içinde yaşansa da kalpler sıcacıktı ki zaten üşümüş ne kadar yürek varsa hepsi o sevdalara sığındı. Onları düşününce şimdi daha iyi anlıyorsun. Meğer sen harf harf yaşarmışsın koca bir kelime sanırken kendini. 
          Gece gelen misafirlerinizi ağırlamaya başladınız mı yavaş yavaş? Bakmayın insanların misafirlik saati gündüz olur dediğine. Gece aklınıza düşenler hepsine bedel olur da onlar bilmezler. Eskisi kadar gerçekçi değil belki ya da bazen can yakacak kadar gerçekçi, yaşanıp giden hayatlarla çevrili bir dünyada düşünmeden olur mu? Düşünceler "düş"ünüze girmeseydi hiç kök olur besler miydi verdiği manayı. İşte bundandır gündüzleri sonra diye ertelediğiniz şeylerin şimdi diye tepenize dikilmesi. Geldiklerinde öyle teker teker de değil her biri peşi sıra gelir alacaklı gibi.Öyle anlar olur ki bazen yer kalmaz bir diğerine. Her birine söylenecek söz vardır. Her biri farklı farklı ağırlanır yürekte. Uğurlama kimi zaman sevinçle, tebessümle, iyi dileklerle olurken kimi zaman ardından dökülen sularla son bulur. Yastığın diğer tarafına çevirirsin o zaman yüzünü. Bir köşesi gözyaşıyla sulanmış yerde uyku tutmaz çünkü. Aklına ters bir şey geldiği zaman döner durursun. Ama aklınla yüreğindeki bütün meselelere söylenecek bir kelime bulmanla bir durursun. Özgürlük bir düğümle, problemler bir sözle çözülmeye başlar. İşte o zaman huzurlu bir uyku uyursun. İstediğin günleri hayal edersin. İnsanları yerleştirirsin elinle hayalinde bir köşede herkes gerektiği gibi oynar. Gözünü kapattığında ki dünya da olur her ne olursa. Yatmadan önceki o son demlerde geleceği istersin masumca. Olanı değil de olmasını istediğin gibi bir düş düşlersin. Gözünü açtığında çocukken üflediğimiz o baloncuklar gibi uzaklaşır senden. Sorularını su damlalarında bırakır. Beklemediğin anlarda beklemediğin şeyler olur ve sen o damlalar kurumadan, bütün cevapları o gece vermek istersin. Gündüz hayatın telaşına bıraktığın sen, gece ben olur doğar yeniden. Cevaplarını veremediğin soruları sormak yerine cevaplarını bildiğin ama söylemeye yetemediğin anları düşle hep. Sessizliğe kaybolmuş hayatları susarak kurtaramazsın. Ağzından çıkacak bir kelimeye, yüzünden düşen bir gülümsemeyle kurtarılacak ne hayatlar var. 
Sen bütün bunlara sırtını dönüp yatamazsın. 
      UYAN SÜPERMEN DAHA ÇOK UÇACAKSIN!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder