10 Aralık 2013 Salı

sizi izliyorum

             Bilim kurgu filmlerinde karşılaştığımız bir sahne vardır.Başrol durur ve dünya hızlıca etrafında hareket eder.etrafında yaşananlar hızlı çekimler halinde size gösterilir.Bizde biraz daha duygusaldır hani o sahneler.Kötü haber alınca bir öyle döner dünya ya da başın döndüğünde filan :) Neyse işte tıpkı onlar gibi bende durdum ve insanları izledim bugün.sanki orda yokmuşum gibi, onlar bir şeyler yaşıyor ama ben sadece izleyiciymişim gibi.Siz de düşündünüz mü yahu bu insanların derdi ne, nereye gidiyor bunca insan diye.Söyleyeyim efendim bunca insan o kadar kaptırmışlar ki hayatın akışına hepsi farklı amaçlarla farklı yönlerde koşturup duruyorlar.Anlamak için şehrin en işlek caddelerinden birinin bir köşesinde sabitçe durup tek bir noktaya bakın.Etrafınızda akan hayatları bu kadar güçlü ancak o zaman farkedebilirsiniz.Çok çarpıcı oluyor gerçekten.
             Bir noktaya bakmayı bırakıp etrafı izlediğinizde daha keyifli bir hal alıyor.Mesela ben bunları yazarken yanıbaşımda iki japon öğrenci hararetli hararetli birazcıkta yüksek sesle,araya da kahkahalarını serpiştirerek bir şeyler konuşuyorlar.Karşımda bir amcanın gerginliği bana kadar yansıyabiliyor mesela.bacaklarını sallarken yüz mimikleriyle hiçte sevimli görünmüyor ama derdi var belli.Bir çift karşılıklı konuşuyor biraz utanarak, biraz tebessümle.kahve kokusuu sinmiş bu yerde arkadaşlıklarda bir fincan kahve etrafında şekilleniyor.Paylaşımlar, tartışmalar, anlaşmalar, tanışmalar...
           gözlerimi az uzağa diktiğimde ise Ankara'nın buz gibi rüzgarının yanında keşmekeşliği vuruyor yüzüme.Arabalar vızır vızır yollarda,kornalar, bağrışlar, yola atlayan yayalar,çocuğunu avutan anneler, vitrinlere yapışık gezen ablalar,şu soğukta tezgah açmış seyyarlar, işten çıkmış çalışanlar,formasını giymiş kocaman kocaman seslerle gülen,şakalaşan öğrenciler, yanlarından geçerken "cık cık"layan teyzeler,amcalar...
         Bütün bunlar olurken, etrafta bu kadar çok insan kendince amaçlarında koştururken farkettiğim bir şey daha oldu.Siz insanların hayatlarına dair çok bir şey kestiremeyebilirsiniz ama o an ki ruh halini çözümlemeniz o kadar kolay ki.Nasıl mı? Yüzlerine dikkatli bakmanız yeterli.Asık, asabi, neşeli, heyecanlı, şaşkın, hırçın, huysuz,çapkın, aşık, kıskanç vb. Aklınıza gelebilecek tüm duyguları koyun cebinize, önyargılarınızı da atın çöpe.sadece insana odaklandığınızda istediğiniz bilgiyi o kadar çabuk veriyor ki size.Biraz farkındalık sanırım işin özü bu.Çünkü hayat o kadar hızlı akıyor ki insanlarla iletişime geçememek büyük problem.Yeterince kolay değil hayatımız, herkesin kendince sebebi var.Bazıları sebep sayamacak kadar hafife de alabilirsiniz ama karşınızdaki için önemini bilemezsiniz.Size devede kulak gelen başkası için hayati olabilir.Madem hayatlarımız hiç tanımadığımız insanlarla birbirine değiyor, izole olmak imkansız,o zaman bunun da bir kolay yolunu bulmakta fayda var.Şu başlarımızı kaldırıp noluyor yahu diye bakınmakla başlayabiliriz.Hayatı kolaylaştırmanın tarifi gibi düşünün; bir tutam farkındalık, bir kaşık anlayış,hoşgörü,sevgi..artık ne varsa kesenizde koyun işte önünüze.
             ben bu cümlelerimi yazarken kulağımda bir melodi, sanki yazıma gülümser gibi; "kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına..." Hala olmadıysa hadi geçin şehrin kalabalık bir noktasına sabitçe durun gizlice izleyin onları.Ben anlatamasam bile o telaşlı hava size ne demek istediğimi anlatacaktır.
          Ben şimdi ne mi yapıyorum? aldım çayımı şehrin bir köşesinde "yine" sizi izliyorum:)
          

   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder