Bilim kurgu filmlerinde
karşılaştığımız bir sahne vardır.Başrol durur ve dünya hızlıca etrafında
hareket eder.etrafında yaşananlar hızlı çekimler halinde size gösterilir.Bizde
biraz daha duygusaldır hani o sahneler.Kötü haber alınca bir öyle döner dünya
ya da başın döndüğünde filan :) Neyse işte tıpkı onlar gibi bende durdum ve
insanları izledim bugün.sanki orda yokmuşum gibi, onlar bir şeyler yaşıyor ama
ben sadece izleyiciymişim gibi.Siz de düşündünüz mü yahu bu insanların derdi
ne, nereye gidiyor bunca insan diye.Söyleyeyim efendim bunca insan o kadar
kaptırmışlar ki hayatın akışına hepsi farklı amaçlarla farklı yönlerde koşturup
duruyorlar.Anlamak için şehrin en işlek caddelerinden birinin bir köşesinde
sabitçe durup tek bir noktaya bakın.Etrafınızda akan hayatları bu kadar güçlü
ancak o zaman farkedebilirsiniz.Çok çarpıcı oluyor gerçekten.
Bir noktaya bakmayı bırakıp etrafı
izlediğinizde daha keyifli bir hal alıyor.Mesela ben bunları yazarken
yanıbaşımda iki japon öğrenci hararetli hararetli birazcıkta yüksek sesle,araya
da kahkahalarını serpiştirerek bir şeyler konuşuyorlar.Karşımda bir amcanın
gerginliği bana kadar yansıyabiliyor mesela.bacaklarını sallarken yüz
mimikleriyle hiçte sevimli görünmüyor ama derdi var belli.Bir çift karşılıklı
konuşuyor biraz utanarak, biraz tebessümle.kahve kokusuu sinmiş bu yerde
arkadaşlıklarda bir fincan kahve etrafında şekilleniyor.Paylaşımlar,
tartışmalar, anlaşmalar, tanışmalar...
gözlerimi az uzağa diktiğimde ise
Ankara'nın buz gibi rüzgarının yanında keşmekeşliği vuruyor yüzüme.Arabalar
vızır vızır yollarda,kornalar, bağrışlar, yola atlayan yayalar,çocuğunu avutan
anneler, vitrinlere yapışık gezen ablalar,şu soğukta tezgah açmış seyyarlar,
işten çıkmış çalışanlar,formasını giymiş kocaman kocaman seslerle
gülen,şakalaşan öğrenciler, yanlarından geçerken "cık cık"layan
teyzeler,amcalar...
Bütün bunlar olurken, etrafta bu kadar
çok insan kendince amaçlarında koştururken farkettiğim bir şey daha oldu.Siz
insanların hayatlarına dair çok bir şey kestiremeyebilirsiniz ama o an ki ruh
halini çözümlemeniz o kadar kolay ki.Nasıl mı? Yüzlerine dikkatli bakmanız
yeterli.Asık, asabi, neşeli, heyecanlı, şaşkın, hırçın, huysuz,çapkın, aşık,
kıskanç vb. Aklınıza gelebilecek tüm duyguları koyun cebinize, önyargılarınızı
da atın çöpe.sadece insana odaklandığınızda istediğiniz bilgiyi o kadar çabuk
veriyor ki size.Biraz farkındalık sanırım işin özü bu.Çünkü hayat o kadar hızlı
akıyor ki insanlarla iletişime geçememek büyük problem.Yeterince kolay değil
hayatımız, herkesin kendince sebebi var.Bazıları sebep sayamacak kadar hafife
de alabilirsiniz ama karşınızdaki için önemini bilemezsiniz.Size devede kulak
gelen başkası için hayati olabilir.Madem hayatlarımız hiç tanımadığımız insanlarla
birbirine değiyor, izole olmak imkansız,o zaman bunun da bir kolay yolunu
bulmakta fayda var.Şu başlarımızı kaldırıp noluyor yahu diye bakınmakla
başlayabiliriz.Hayatı kolaylaştırmanın tarifi gibi düşünün; bir tutam
farkındalık, bir kaşık anlayış,hoşgörü,sevgi..artık ne varsa kesenizde koyun
işte önünüze.
ben bu cümlelerimi yazarken
kulağımda bir melodi, sanki yazıma gülümser gibi; "kapıldım gidiyorum
bahtımın rüzgarına..." Hala olmadıysa hadi geçin şehrin kalabalık bir
noktasına sabitçe durun gizlice izleyin onları.Ben anlatamasam bile o telaşlı
hava size ne demek istediğimi anlatacaktır.
Ben şimdi ne mi yapıyorum? aldım
çayımı şehrin bir köşesinde "yine" sizi izliyorum:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder