İçimden gele gele koyabileceğim tek bir kavram var. AŞK... Aşk ki ancak o hakkını verir bu cümleye. Manevi doygunluğu ancak o tamamlar. Ama sanmayın ki gündelik hissiyatın ürününden bahsediyorum. Ortalıkta hırpalanan, yerden yere vurulan, uluorta, kalpten dudağa geçmiş, adına da aynı ismi verdikleri şeyden bahsetmiyorum. Kastettiğimin meskeni ortalık değil yalnızlık, uluorta değil tenha. Benim kastettiğim bilinenin ötesinde bir derya...
Mumdan gemilerle ateş denizinden geçmek diyorum, geçmek diyorum ya geçebilmek diyorum. Kelime başlı başına ağır. Bir de manayı yüklenmiş bir gemi.Yürek diyorum aslında, o ateşte yanan bir yürek. Sahi yürekte bir gemi gibi değil mi? dertlerimizi, keyiflerimizi, neşemizi, acımızı hayata dair ne varsa hepsini sırtlanıp o limandan bu limana götüren o değil mi? Muazzam yaratılmış şu insanda konuşabildiğin tek parçan o değil mi?
Sevmeyi başarabilirsen yanmayı da başarabilirsin.Çünkü ilk şartıdır sevmek. Yanmak demek sevgiyle yola çıkıp aşkla yolunu şaşırmak demek. Onu anlayabilmek için de ete kemiğe bürünüp mum olmak gerek.Sonra O'nun ateşinde köz olmak gerek.
Sevmek bir çıraysa eğer aşk içinde o çıra en yüksek erdem. Çıra olmadan yanar mı ateş? Bülbülü gülsüz düşünebilir misin sen ya da ateşi pervanesiz? Mevlana'yı yakan da Şems değil miydi sanki, Yunus'u deryaya salan bir tutam "od"?
Varlığa konan bir aşk iksiridir bu. Bilmek lazım bilirken görebilmek. Bildiğinin de gördüğününde farkında olmak gerek.Çünkü bilmek gerek alemin tek bir sahibi var, çünkü görmek gerek doğu da batı da O'nun.Sen nereye dönersen dön yönün hep Allah'a. Çünkü onun kudreti karşısında sadece acizsin.yapabilceğin tek şey yanmak, yanabilmek.Sen bunu başarmaya bak. Çünkü aşığın nesi varsa maşuka feda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder