13 Ekim 2018 Cumartesi

Canım Ankara



           Hayallere tutunup bir yola çıktığınızda ne olursa olsun, kim ne derse desin o yoldan dönmezsiniz. Aklınızı çelmek için yapılan zekice hamlelere karşı koyabilecek gücü ancak öyle bulursunuz. Hayallere tutunduğunuzda tıpkı bir çocuğun salıncaktaki göklere ulaşma hevesi gibi ağzınız kulaklarınızda yükselir durursunuz. İşte benim Ankara yolculuğum böyle bir hayalin peşinden koşarken başladı. 
   
             Okumak istediğim şehri seçmek için önümde onlarca il vardı. Ama ben bir söz vermiştim. Herkes benden seçim yapmamı beklerken tercihim belliydi. Yıllar önce(11.sınıfta) o şehre gezi amaçlı girdiğimde "Bekle beni, 2 yıl sonra ev sahibi olarak geleceğim." demişim. Bir meydan okumaydı belki ama ağzımdan çıkıvermiş işte. Aradan 2 yıl geçtikten sonra bir yol ayrımında aklıma düştü verdiğim söz. Vakti geldiğinde de sözümde durup, “ben sağdan devam edeyim” dedim. Kendimi hayallerimin şehrinde, ev sahibi olarak buldum. E bir yerde üç günden fazla kalırsan misafir olmazmışsın. Kaldığım beş yılı sayarsam misafirlik faslını çoktan geçmişim. 

           Ne ara geçiyor bunca zaman, bilmiyorum. Ankara'da geçen zamanlarımı şimdiden özlüyorum. Hayallerimin şehri olduğundan mı yoksa çocukluğumun, burada birbirlerine can emanet eden bir neslin hikayeleriyle büyüdüğümden mi bilmem ben bu şehri gerçekten çok seviyorum. Hani bazı çocuklar olur ya gelip sana şirinlik yapmaz, sevmez, durup dururken gülmez ama aslında çok akıllıdır. Güldürdüğünde sıcacık, sevdiğinde sana bağlanan çocuklar. Hah! Ankara'da işte öyle benim gözümde. Bazı şehirlerin bir açısından bakınca aşık olursunuz, bazılarına her açıdan. Bazıları dalgalarıyla sever sizi bazıları yeşiliyle. Bazıları tarih kokar bazıları konuşmasındaki tınısıyla sarmalar. Ankara'da ise bariz sebepler bulamazsınız. Bazen hepsidir bazen hiçbiri. Bir dalganın vereceği mutluluğu Kuğulu Park'ta dinlenirken bulabilirsiniz. Bazen de koca şehirde eli boş dönersiniz mahzun mahzun. Ne zaman ne yapacağı, size ne yaşatacağı bilinmeyen bu şehir sır olur durur önünüzde. Keşfetmen gerekir. Çünkü keşfettikçe seversin. Hayatına yeni hayatlar değer ve sen bu şehri hele ki dostların varsa çok seversin! Sevdikçe benimsersin. Biri çıkıp “ya bu şehir çok gri, sevmiyorum” dediğinde ,sen hiç yaşamadın ki, diye gülerek tebessüm edersin.

Gerçekten öyle. Ancak sislerin ardındaki renkleri görenler sevebilir bu şehri.
Bugün 13 Ekim.
Ankara başkent olalı 96 yıl olmuş.
Bağrında yatırdığı yiğitleri düşününce, tarih sahnelerini düşleyince; içten bir teşekkür etmenin tam vakti.
Daha nice yıllar vefalı bir dost gibi kazın aklımıza.
Devletin daim olsun Ankara.
Seymenlerin hiç eksilmesin
Şarkıların hep neşelendirsin.
Ayazın üşütse de muazzam bir baharın var ona sığınırız.
Bırak insanlar seni gri bilsin
Biz ardındaki renkleri görüyoruz Ankara!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder