7 Ekim 2018 Pazar

Ben Buradan Ayrılamam


Önünden vızır vızır trafik akan bir caddedeki otobüs durağındayım.
Radyoda sıradaki şarkı şuna gelsin oyunu oynadım.
Çukur’da çalan şarkı. Televizyondan aşinaydım melodisine ama baştan sona ilk kez dinledim.
Ne diyordu dur:
“Ben buradan ayrılamam, şaşmadan pusulam(...) "♬

Önümden arabalar geçiyordu. Telaşlı insanlar, onlardan daha telaşlı arabalar. 
Dolmuşların manevraları, gelmeyen otobüsler.
Durakta bekleyen biz ve bir yerlere giden onlarca insan.

" yine o bilindik nakarat, ben buradan ayrılamam(...)"

Düşündüm de sahi “buradan ayrılamam” dediğiniz kaç nokta var hayatınızda?
Somut olmasına gerek yok. Elle tutulan değil de yüreğe dokunan kısımları irdeleyelim,gelin. İçinde olmaktan mutlu olduğunuz anları, hayatları hatırlayalım. Ayrılamadığınız zamanları.  
Seçtiğiniz şarkılar da olur. Okuduğunuz kitaplar da. Tamam filmler de olur kabul. 
Amaç şu: Kendini iyi hissettiğin noktaları belirle. 
Polisiye filmlerinde olur ya, bütün noktalar belirlenir. Kırmızı iple noktalar arasında bağlantı kurulur. 
Öyle bir harita istiyorum, kavram ağı gibi😉

Hepsi bir araya gelsin ve seni bulacağımız noktaları göstersin. 
Sen neredesin? 
Nereye saklandın? 
Kaybolsan nerelerde buluruz seni? 

Belki aleni olmamalı ama insanlar o kırmızı iplerle bağlı olduğu noktaları belirlemeli.
Herkesin bilmesine gerek yok. Popüler bir gizem havası da lüzumsuz bir detay. Önemli olan ayrılamadığın yerleri belirlemek. Nerede durduğun önemli.
Kendi noktalarını keşfet. Dönem dönem karar vermen gerektiğinde arafta kaybolma.
Bocalama şu hayatı yaşarken. 
Çünkü çağın vebası arada kalmışlık bir sıtma krizi gibi hepimizi sarıyor. Ne oralı ne buralı.
Kalıplara büründüğümüzden beri sentez yapma yetimizi de kaybettik. 
Kararsız, fikirsiz, şuursuz.
Aynı hayatları aynı karakterlerle yaşadık. 
Değişen bir maskeydi belki, siz “bir tanıdık” diye bildiniz. 
Ya da sevdik de katlandık inan her.. (!)🎶

İnsan dediğin başta bir gölge oyunu. Işığı sonradan yanıyor, tanıdıkça. 
Ama herkesin o kadar büyük telaşları, dünya yüküyle öyle önemli işleri var ki ışığın düğmesine basmaya vakitleri yok. Senin ışığını fark etmelerini beklemek menekşe kokusunda seni aramak gibi.
Hal böyle olunca da zamanın ruhunda kendi ruhunu kaybedenler oluyor. Nerede ineceğini bilmeyen yolcular gibi sürekli başını eğip yola bakıyor, endişeli. Tanıdık bir yer görse inecek de orası neresi henüz bilmiyor. Herkes her yere gidiyor. Her yan her yanda! 
Panik butonuna basmış gibi olmayayım ama insan bir an önce kendini tanımalı. Ayrılamayacağı yerleri belirlemeli. Bizde maalesef sürü yön değiştirmiş ve şapşal keçi öne geçmiş. Öyle bir sürükleniş. O dalgaya kapılmadan kırmızı iplerinizi alın elinize haydi :)

 --------------------------------------------------------------------
Neyse bunları yazarken baya bir süre geçti. Çok bekleyince beklediğin insanlarla da mekansal bir yakınlık kuruyorsun.
 Kahverengi el örgüsü şallarını bürünen teyzelerde göründü karşıdan. Oohh bende mahallenin muhtarları müziği çalmaya başladı bile. 
Birazdan üç bölümlük gelin/damat karşılaştırması hikayesi çıkacak, bekleyin. 


Aaaa buldum! 
Sizi izliyorum derken kendi ayrılamadığım noktalardan birini daha buldum!
Sahi şu kırmızı ip neredeydi?  






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder