11 Ağustos 2016 Perşembe

Ben Sözümü Tuttum

(Yazının içindeki şarkıyla birlikte okumanız yazar tarafından tavsiye edilmiştir:)

Küçük bir not defteri
Tekrarlanan bir cümle: Seni kaybetmeyi göze alamıyorum.
Bir veryansın : Aksini hiç düşünmemişsin.
Bu hikayede bir taraf çok önce hayalini kurmuş. Bir başına. Tek yöne giden çift kişilik bir yolculuk.
Diğeri kontrollü, güzel şeylerin ardına amalı cümle kurmuş. Hevesli ama korkulu. Haydi diyecekken bir şey hep tutmuş onu.Ya şöyle olursa diye hep bir bulut takmış hayallerine. Ama içinden, dillendiremeden.
Bütün bunlara rağmen defter umut dolu. Ürkek ürkek, geleceğe doğru yola çıkan iki insanın umudu.
25 Eylül 13.11

Aradan aylar geçmiş. Bir küçük not defteri daha. Bu sefer umut yok sitem var.
Haniler var. Hesap sorar gibi.
Koca bir tehdit var.
Büyük harflere sakladığı feryadı dillendirir gibi:
TUZU DOLDURUYORUM YEMEKLERİME OH OLSUN!
3 Şubat 02.23





         Açın bakalım müziğin sesini, yaslanın güzelce arkanıza. 
        Bugün yarım kalmış anılardan bahsedeceğim size. Bu benim yıllar yıllar önce pembe tadında birine verdiğim söz. Yarım kalmış bir hikayenin son sözü belki de...

         Hayatta başınıza ne gelirse gelsin paylaşacak biri olmalı yanınızda. Yoksa yaşadığını yalnızlığa gömmekten başka bir şey olmazdı bu. Evet, mutlaka biri olmalı. Ama "sadece biri" olmamalı. Sanırım biz burada yaptık hatayı. Birine herkesten fazla değer verdik. Herkesten çok onu sevdik. Bir şey olduğunda aklımıza ilk o geldi. Bu yüzden yokluğunda ilk kez bu kadar ağır tökezledik. Başka birini onun yerine hiç düşünmedik. Konduramadık oraya, birini oturtamadık. Nasıl yapabilirsin ki bunu? Hayatının en dolu dizgin yıllarında, çocuk musun büyüdün mü bunun bocalamasını yaşarken geleceği konuştuğun birini öyle kolayca nasıl silebilirsin ki? Plan yaptığın, hayallerine ortak kıldığın birini herhangi biriymiş gibi nasıl düşünebilirsin? 
        Yapabilir mi insan? Günün çoğu anında yanında olan uzaktayken bile kendini hissettirebilen insanlarınızı unutabildiniz mi siz? İnsanların konuşamadığında anlatmak istediğini bağırabilen yegane şey şarkılardır. Sen, senin şarkılarını bilen birini, geri dönüşü olmayan bir yola uğurlayabilir misin? 
        Paylaştığın şarkılar olunca geriye kalanı süpürmesi zor. O yüzden çayın şekerinde bile aklına gelmesi. Her köşebaşında bir anın sana sessizce selam verirken zor. Tıkandığın yerde danışamamak, saçmalamak istediğinde ulaşamamak zor. Saatlerce konuştuğun insanla tek kelime edememek çok zor. Normal şartlarda kimsenin bilmediği şeyleri bilirsin sen. Bir sonraki hamlesine kadar eminsin. Ama gün gelince yaşıyor mu başkasından öğrenirsin. 
        Yarım kalmışlık işte böyle bir meret. Korkularının yerli olduğu bilmek gibi ürkütücü. Keşkelerle sıkıştırıp amalara tutundurur seni. Bu hikayede ama ile keşke arasında hırpalanan bir çift yüreğin hikayesi. Bir tarafın hayallerinin büyüklüğünün yanında diğerinin korkuları mı çarpıştı, bilemiyorum. Verilen sözler hangisine yenik düştüü, onun da bir önemi yok. Geriye bir küçük kutuda koca bir mazi var ben bir tek bunu biliyorum. Masumiyet kokan, aşkla bakan bir fotoğraf karesi gibi. Biraz eskimiş, duygular şimdilerde silik. 

        Yarım kalmışlığın yarası kapanır mı zaman gösterir. Bu hikayenin sonu burası mııı, onu da Allah bilir. Bozkırın ortasında dalgalar geliyor aklıma.
        Kayalıklara sıkışan dalgalar.
        Çarpıyorlar birbir
lerini buluyorlar.
        Sonra düşüp tekrar birbirlerini arıyorlar.
        Bu hikayede böyledir belki.
        Kim bilir...





(yakın bir arkadaşımın hikayesine şahit oldum. Yıllar önce pembe tadında o kıza vermiş olduğum bir sözdü bu yazı. Emanetin bende hanım kız! senin de onun da başımın üstünde yeri var)


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder