Sorgulamakla geçiyor günlerimiz, her şeyi herkesi bir yerde sorgularız fakat iç hesaplaşmanın bedeli çok farklı oluyor. Her sorulana bi cevabımız var da bir tek söylediklerimin cevabı yüreği sıkıştırıyor. Kocaman bir nefes vermeden için rahatlamıyorsa ve bunu sık sık yapıyorsan zamanı gelmiş demek ki. Yüreğinde cevaplanmamış sorular birikmiş, varlığının ağırlığıyla acı veriyor demek ki. Demek ki, farketmen gereken bir şeyler var ve cevabını bekleyen sorular tam karşında duruyor. Şimdi bütün gardını düşürüp kendi cevaplarını vermelisin kendine. Can yakan şeyler belli. Ölüm dışında hiçbir sebebi geçerli kılmamak gerekli desem de olmuyor işte elde değil. İnsanımız yoğun yaşıyor duygularını. Sevincini nasıl cümle elaleme duyuruyor, davullu zurnalı yapıyorsa, acısını da bir o kadar yoğun ve içten yaşıyor. Belki aleme yansıtmıyor ama kendi içinde öyle şeyler yapıyor, düşünüyor, kurguluyor ve yaşıyor ki bunun kelamı olmaz. Acıyı sevmeye müptela insanımızı en çokta sevmenin ağırlığı eziyor. Sahi sevmenin bedelini ne ağır ödüyoruz, ne çok canımız yanıyor bu konuda. Sevdiğimi söylemezsem sevme derdi boğar beni demiş Yunus. Sevme derdiyle bu kadar haşır neşir olan bizler için aslında boğazımızda bir kemend dolaşıyoruz. Altımızdaki tabureye kim, nerde vuracak o tekmeyi bilmiyoruz. Sevmek cesur işi derler ya hep, ömrü tek bir hamle de yaşayan insanlar için söylenmiş bu söz. Tek bir hamle de yerle bir olacak hayatı, bedel olarak önüne sermek sağlam bir yürek ister. Ama o cesur yürek aslında nasıl da ürkektir bilinmez. Belkilere tutunup, keşkelerle yüzleşir. Olurla olmaz arasında gider de gelir. İçindeki harmanın yangını için tek bir kıvılcım yeterken o eser de eser. Bir de çoktan ateş içinde kalmışlar var. Feryadı sessiz çığlık olanlar. Onlar ki eli kolu bağlı, sabrını sabırla sınayanlar. Ciğeri köz olmuş bir grup insan onlar. Belki en çok hakedeni belki de en çok utanması gerekeni.

Sende demiyorsun ki bana sevme derdinde mantığın ne işi var. Ne soruyorsun bunları! Yapabilseydim yapardım diye söylesene. Söylesene bana, kim ister ki şöyle olmayı ve kim ister ki yüreğini ateşe atıp öylece durmayı? Desene birileri yüreğime basa basa uzaklaşıyor benden. Söyle, içim yanıyor ama söyleyecek bir şeyim yok diye! Hala neye bu ısrar nasıl bir azap ki bu susup beklemeyi reva görüyorsun kendine. İki dudağının arasından çıkacak söz çözecekken meseleyi, en kötü rahatlatacakken içini niye bu sözlere mühür? Neye bu sır, kalbi karatmak niye? Ben feryadımı niyelerle dillendirirken sen içinde belkili cümleler kurmaya başladın bile, biliyorum. O zaman denilcek tek bir şey kalıyor. Bilirim enkazın hayali canlandı gözümde. Ancak felaketlerde söylenir bu söz. Çaresizlik yapışmadan gönlüne, dilinden çıkmaz o feryad.Bilirim kocaman bi' eyvaah yakışır buraya. Sana, sevdana, etrafına, ona... Koskaca bir eyvaaah...!